Didem ve Ünal Karagöz
Günlük hayatımızın olağan akışından uzaklaştığı noktalarda, kayda değer bulunan ışıltıların zihnimdeki yansımaları, bir günlük değil eksikleriyle akılda kalanlar.
▼
31 Aralık 2011 Cumartesi
2012
Tüm sevdiklerimizin ve bizi sevenlerin, tanıdıklarımızın ve tanımadıklarımızın, yakınımızdakilerin ve uzaktakilerin ve yaşlı dünyamızın yeni yılda barış içinde, mutluluk, huzur, sağlık ve neşe dolu çok güzel günleri olmasını dileriz.
Didem ve Ünal Karagöz
Didem ve Ünal Karagöz
29 Aralık 2011 Perşembe
Bir fıkra
CIA ve MİT hangi istihbarat örgütünün daha iyi olduğu konusunda bahse girmişler. Kurallar belirlenmiş. ormana bir zürafa salınacak, saklanması için iki gün süre verilecek, bu sürenin sonunda zürafayı en kısa sürede bulup yakalayan taraf bahsi kazanmış olacak.
Zürafa ormana bırakılır, iki gün sonra önce CİA ajanları aramaya başlar. Uydu fotoğrafları, termal kameralar, ormandaki ajanlar vs. vs. derken iki saat içinde zürafa elleri kolları bağlı, paketlenerek getirilir.
Sıra MİT'e gelmiştir. Zürafa tekrar ormana bırakılır, iki gün sonra MİT ajanları aramaya başlarlar. Bir saat geçer, iki saat geçer, beş saat geçer ses yok. Bir gün olur, gene ses yok. İkinci günün sonunda karga tulumba vaziyette ağzı gözü patlamış, kafası kolu kırılmış, her tarafı mosmor bir fil jürinin karşısına getirilir.
'İşte zürafayı yakaladık' der MİT ajanı. Jüri şaşırır. 'Bunun neresi zürafa yahu! Basbayağı fil bu' der. Fil bunu duyar duymaz ağlamaya başlar ve 'Abi ne alakası var, ne fili! Anam avradım olsun zürafayım ben' der...
Zürafa ormana bırakılır, iki gün sonra önce CİA ajanları aramaya başlar. Uydu fotoğrafları, termal kameralar, ormandaki ajanlar vs. vs. derken iki saat içinde zürafa elleri kolları bağlı, paketlenerek getirilir.
Sıra MİT'e gelmiştir. Zürafa tekrar ormana bırakılır, iki gün sonra MİT ajanları aramaya başlarlar. Bir saat geçer, iki saat geçer, beş saat geçer ses yok. Bir gün olur, gene ses yok. İkinci günün sonunda karga tulumba vaziyette ağzı gözü patlamış, kafası kolu kırılmış, her tarafı mosmor bir fil jürinin karşısına getirilir.
'İşte zürafayı yakaladık' der MİT ajanı. Jüri şaşırır. 'Bunun neresi zürafa yahu! Basbayağı fil bu' der. Fil bunu duyar duymaz ağlamaya başlar ve 'Abi ne alakası var, ne fili! Anam avradım olsun zürafayım ben' der...
27 Aralık 2011 Salı
Sözün özü
"Let food be your medicine, medicine your food."
Hippocrates, 2400 B.C.
Hippocrates, 2400 B.C.
Yiyecekleriniz ilacınız olsun, yedikleriniz ilaç.
Hipokrat M.Ö. 2400
İLKÖĞRETİM ÇOCUKLARI İÇİN GIDA HİJYENİ EL KİTABI
Sevgili öğrenciler, yaşamımızı sürdürebilmek, büyümek, gelişmek ve sağlığımızı koruyabilmek için yeterli ve dengeli beslenmek gereklidir. Ancak yaşamımızın temel maddesi olan gıdalar, bazı durumlarda kirlenebilmekte, zararlı hale gelebilmekte ve sağlığımız için gizli bir tehlike oluşturabilmektedir. Bu nedenle temiz, yani hijyenik gıdaların tüketilmesi son derece önemlidir.
Okula başladığınız ilk günleri hatırlıyor musunuz? Artık aile büyükleriniz daha önceden olduğu kadar sizlerle birlikte değiller. Öğretmenleriniz ve arkadaşlarınızla birlikte yeni bir ortamdasınız. Okula başladığınız ilk günlerden itibaren eskisinden daha fazla ev dışında besleniyorsunuz. Acaba büyüme ve gelişmeniz için gerekli olan gıdaları ve bunların ne kadar sağlıklı , güvenilir olduğunu biliyor musunuz? Severek satın aldığınız gıdalar ne kadar sağlıklı ve güvenilir?
Kısacası sağlıklı ve güvenilir beslenip beslenmediğinizi merak ediyorsanız bu kitapta size yardımcı olacak bilgileri bulabilirsiniz. Bu bilgileri ne kadar çabuk öğrenip uygulamaya başlar ve çevrenizdekilere öğretirseniz hem şimdi, hem de daha sonraki sağlık durumunuzu iyi yönde etkileyebilirsiniz.
Yaşamımız için gerekli olan gıdaları, elde edildikleri kaynaklara göre iki gruba ayırabiliriz:
1- Süt, yumurta, peynir, et, tavuk balık gibi hayvansal kaynaklı gıdalar.
2- Sebze,meyve,pirinç,mercimek,kuru fasulye gibi bitkisel kaynaklı gıdalar.
Bu gıdaların her birinin içinde vücudumuza farklı yararlar sağlayan maddeler bulunmaktadır. Bu maddelere besin öğesi denir.
Besin öğeleri; protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler, mineraller ve sudur. Vücudumuzun bileşimi de bu besin öğelerinden oluşmaktadır. Organlarımızın düzenli olarak çalışabilmesi ve günlük işlerimizi sağlıklı sürdürebilmek için bu öğelerin her birinden her gün almamız gereklidir. Aldığımız miktarların yetersiz veya fazla olması sağlığımızı etkiler. Bu nedenle gün boyu tükettiğimiz gıdaların türüne, miktarlarına ve en önemlisi de güvenilir (sağlıklı) olup olmamasına dikkat etmemiz gerekmektedir.
GÜVENİLİR GIDA NEDİR?
Güvenilir gıda; temiz,bozulmamış ve içinde sağlığa zararlı maddeler bulundurmayan gıdadır.
Gıdaların çeşitli koşullarda kirlenmesi, gıda güvenliğini tehdit etmekte ve böylece gıdaların sağlığımızı bozucu hale gelmesine neden olabilmektedir. O halde yediğimiz gıdalar nasıl kirlenmekte ve hangi koşullarda sağlığımızı bozabilmektedir. Gelin bunları kısaca inceleyelim.
TEMİZLİK ve HİJYEN NEDİR?
Gıdaların kirlenmesini ve sağlığa zararlı hale gelmesini önlemek için gıdaların satın alımından tüketimine kadar geçen tüm aşamalarında temizlik ve hijyen kurallarına uymamız gerekmektedir.
Temizlik; gıdanın ve gıda ile temas eden yüzeylerdeki görünür kirlerin ortamdan uzaklaştırılmasıdır.
Hijyen; sağlıklı ortamın korunması ve her türlü hastalık etmeninden arındırılmasıdır.
GIDALARIN KİRLENMESİNE YOL AÇAN ETMENLER
Gıdaların kirlenmesi; gıdada bulunması istenmeyen her hangi bir şeyin gıdalarda bulunmasıdır.
Gıdalarımız 3 şekilde kirlenebilir.
1- Fiziksel Kirlenme
Fiziksel kirlenmeye gıda olmayan yabancı maddeler, cam kırıkları, saç, sinek vb. neden olabilir.
2- Kimyasal Kirlenme
Kimyasal kirlenmeye gıdaların yetiştirilmesi sırasında kullanılan tarım ilaçları, yemek yenilen tabak, çatal vs. gibi araçların iyi durulanmaması nedeniyle üzerlerinde kalan deterjanlar, gıda ambalajında kullanılan özellikle renkli plastikler vb. neden olabilir.
3- Biyolojik Kirlenme
Biyolojik kirlenmeye en fazla neden olan etmen, gıdaları kirleterek gıda aracılığı ile oluşan hastalıklara ve gıda zehirlenmelerine sıklıkla yol açan bakterilerdir.
BAKTERİLER ve ÖZELLİKLERİ
Bakteriler gözle görülmeyen mini canlılardır. Her yerde yaşayabilirler (gıdaların çoğunda, derimizin üzerinde, tırnaklarımızda, saçlarımızda ve her türlü yüzeyde). Çoğu bakteri, bize zararlı olmayabilir. Ancak gıdalar ve sağlığımız için esas tehlike, gıdalara bulaştıktan sonra uygun koşullarda üreyerek hastalık yapan bakteriler yani patojen bakterilerdir.Patojen bakteriler zararlıdır. Bunlar, sıcak ve nemli ortamda açıkta uzun süre bırakılan besinlerde hızla üreyerek gıdaların sağlığımızı bozucu hale gelmesine neden olurlar.
Bakteriler o kadar minik canlılardır ki ancak 2000 tanesi yan yana geldiğinde bir toplu iğne başı büyüklüğüne ulaşırlar
Bakteriler uygun koşullarda hızla ürerler ve tek bir bakteriden 7 saat içinde 2 milyon, 12 saat içinde 1 milyar bakteri oluşur
Bakteriler oda sıcaklığında hızla ürerler. Bu yüzden beslenme saati için bir gün önceden hazırladığınız yiyecekleri (özellikle et, süt, yumurta ve bunlardan hazırlanmış yiyecekleri) hemen buzdolabına kaldırın.
Sakın mutfak tezgahı /masasında bırakmayın!!
Ev dışında, yemekhane, kantin,kafeterya gibi topluca yemek yenilen yerlerde, yiyeceklere bakterilerin bulaşması ve bunların yayılması çok daha kolaydır.
Bakteriler kendi başlarına hareket edemezler. Gıdalara bulaşmaları için mutlaka bir aracıya gereksinim duyarlar.
Bakteriler Gıdalara Nasıl Bulaşır ve Kirletir?
Soframıza gelmeden önce gıdalara çeşitli kaynaklardan zararlı maddeler bulaşabilir ve böylelikle gıdalarımız kirlenir.
Bakteriler, gıdalara bulaşabilmeleri için mutlaka bir aracıya gereksinim duyarlar. Bu aracılar, özellikle insanlar ve hayvanlardır.
Ayrıca toz, toprak, haşere, kemirgen ve diğer hayvanlar, çöpler, kirli araç-gereçler, yüzeyler ve giysiler de bakterinin gıdalara bulaşmasına yardım eden aracılardandır.
İnsan bir çok zararlı bakterinin kaynağıdır.
İnsanların;
- derisindeki ufak yara, kesik ve çatlaklarda,
- saç, sakal ve giysilerinde,
- sümük ve tükürüklerinde,
- tuvalet sonrası yıkanmamış ellerinde,çok sayıda bakteri bulunur.
Bakteriler gıdalara “çapraz bulaşma” adı verilen yolla da ulaşabilir. Çapraz bulaşma temiz bir yiyeceğe gıda olmayan ve bakteri içeren etmenlerden bakteri bulaşmasıdır.
Çapraz bulaşma yolu ile bakteriler;
- yemek hazırlarken kullanılan kirli araç-gereçlerden,
- kirli ellerden,
- doğrama tahtalarından,
- mutfak tezgahı, mutfak önlüğünden,
- yemek hazırlarken giyilen giysilerden,öksürme ve hapşırmadan kaynaklanan damla/tükürüklerden de gıdalara bulaşabilir.
Emre’nin Hikayesi
Emre okuldan gelir gelmez çok acıktığı için ellerini bile yıkamadan hemen yemek masasına oturur. Annesi ona çok güzel yemekler hazırlamıştır. Yemeğini alelacele bitiren Emre ödevlerini yapmak için odasına gider.
Biraz çalıştıktan sonra dinlenmek ve tekrar acıkan karnını doyurmak için anne ve babasının yanına gelir. Annesinin çok işi olduğunu gören Emre kendi sandviçini kendisi hazırlamak için mutfağa gider. Buzdolabından domates, salatalık ve peynir çıkarır. Yıkamayı unuttuğu domates ve salatalığı doğrar; aynı bıçakla peyniri dilimler ve ekmek arasına yerleştirir.
Hazırladığı sandviçin yanına bir bardak sütünü de alarak odasına gider. Emrsütün çocuklar için ne kadar faydalı bir gıda olduğunu bilmektedir. Ancak süt şişesini buzdolabına koymayı unutur. Emre sandviçini yer, ödevlerini bitirir ve dişlerini fırçaladıktan sonra yatar. Emre, kahvaltı yapmanın ne kadar önemli olduğunu bildiği halde, sabah biraz midesi bulandığı ve karnı ağrıdığı için kahvaltı yapmak istemez. Açlığını gidermek için dün mutfak masası üzerinde bıraktığı süt şişesinden sütünü içer ve okuluna gider. Üçüncü dersin sonuna doğru Emre’nin karın ağrıları artar, kusmaya başlar. Emre hastalanmıştır…
Sizce Emre neden hastalandı? Emre’nin hastalanmasına neden olan şey neydi?
BAKTERİLER GIDALARA BULAŞIR İSE NE OLUR?
Zararlı bakteriler gıdalara bulaştıktan sonra hızla üremeye başlayarak gıdanın bozulmasına neden olurlar.Bazı bakteriler gıdalara bulaştıktan sonra kendileri için uygun koşullarda spor adı verilen bir kılıf oluşturarak daha güçlü ve dayanıklı hale gelirler. Bakteri veya bakterinin zehri ile kirlenmiş bir gıdanın yenmesi sonucunda ishal, bulantı, kusma, şiddetli karın ağrısı gibi şikayetler başlar ve hastalanırız. Bu şikayetlere bazen ateş de eklenebilir.
Gıda Zehirlenmesinden Şüpheleniyorsanız Ne Yapmalısınız?
Gıda zehirlenmesinin belirtileri mide bulantısı, karın ağrısı, kusma ve ishaldir. Bu gibi durumlarda ishal ve kusmayı artıracak düşüncesiyle hiçbir şey yememek yanlış bir davranıştır.
İshali kontrol altına almanın en iyi yolu:
- Bol miktarda temiz içme suyu, ayran, taze sıkılmış elma suyu gibi içecekleri tüketmek,
- Yoğurt, pirinç lapası, haşlanmış patates gibi gıdaları yemek ve
- Dinlenmektir.
Bir gıdanın bozulduğundan şüphe ediyorsanız asla o gıdayı yemeyin, tadına bakmayın. Unutmayın: gıda zehirlenmesine yol açan bakteriler gözle görülmez, kokmazlar ve tatları algılanmaz.
Gıda kaynaklı hastalığa (gıda zehirlenmesi) yakalandığınızı düşünüyor iseniz mutlaka ailenize, öğretmenlerinize bu durumu bildirin.
GIDA ZEHİRLENMELERİNDEN KORUNMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Gıdaların kirlenmesi ve sağlığı bozucu hale gelmelerini önlemek için kişisel temizliğinize, gıdanın temizliğine ve gıda ile temas eden araç gereç temizliğine dikkat etmelisiniz.
KİŞİSEL HİJYEN
Yiyeceklere bakterileri bulaştıran en önemli aracıların insanlar olduğundan bahsetmiştik. Bu nedenle yemek hazırlarken sizin, annenizin ve diğer kişilerin kişisel temizliklerine çok önem vermesi gerekir.
Kişisel Hijyeni Sağlamak İçin Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar
Kendinize yemek hazırlamadan önce, yemeğinizi yemeden önce ve sonra mutlaka ellerinizi yıkayın.
Hatırlayın …
Emre, okuldan eve gelince yemek yemeden ve kendine sandviç hazırlamadan önce ellerini yıkamayı unutmuştu. Emre’nin elindeki bakteriler yemek yerken ve sandviç hazırlarken gıdalara bulaşmış ve bu da Emre’nin hastalanmasına neden olmuştu.
Ellerimizi en uygun şekilde nasıl yıkamalıyız?
1- Ellerin dayanabileceği sıcaklıkta suyu aç.
2- Bilekleri ve parmak uçlarını iyice sabunla.
3- El parmak aralarını 20 saniye kadar ovuştur.
4- Akan su altında ellerini iyice durula.
5- Temiz bir kağıt havlu veya havlu ile ellerini kurula.
Ellerinizi yıkadıktan sonra asla üstünüze sürerek kurulamayın!! Çünkü giysilerindeki bakteriler temiz ellerinize bulaşabilir.
Ellerimizi;
- Dışarıdan eve gelince.
- Her yemek öncesi ve sonrasında,
- Her tuvalet çıkışında,
- Burnumuzu elledikten , öksürüp-hapşırdıktan sonra,
- Çamur/toprak ile oynadıktan sonra,
- Parayı elledikten sonra,
- Kedi/Köpek gibi hayvanları elledikten sonra mutlaka uygun şekilde yıkamalıyız.
Kişisel temizliğin sağlanmasında , el temizliğinin yanı sıra genel vücut temizliği ve diş temizliği de çok önemlidir. Haftada en az 2 kez yıkanmalı ve dişlerimizi de günde en az 3 defa fırçalamalıyız.
GIDA HİJYENİ
Hijyenik bir gıda, temiz, bozulmamış ve içinde sağlığa zararlı maddeler bulundurmayan gıdadır. Açıkta satılan gıdalar hem temiz değildir, hem de uygun koşullarda bulunmadıkları için bozulmuş olabilirler. Bu nedenle;
- Açıkta satılan yiyecekleri satın almayın.
- Etiketinde üretim izni olmayan ürünleri satın almayın.
- Gıda satın alırken mutlaka etiketindeki son kullanma tarihini okuyun. Son kullanma tarihi yakın olanları ve kullanma tarihi geçenleri satın almayın.
Gıdalar uygun şekilde saklanmazsa; bozulur, besin öğesi kayıpları oluşur ve sağlığı bozucu hale gelebilir.
Süt, yoğurt, köfte ve yumurta gibi gıdaları mutfak masası/tezgahının üzerinde bırakmayın ve hemen buzdolabına koyun. Çünkü bu tür protein içeriği yüksek besinler oda sıcaklığında çok çabuk bozulurlar.
Hatırlayın…
Emre, süt şişesini dışarıda mutfak masasında bırakmış, buzdolabına koymayı unutmuştu. Gece boyunca süt şişesinde üreyen bakteriler de Emre’nin hastalanmasına neden olmuştu.
Beslenme çantanız ve yiyeceklerinizi kalorifer üstü gibi sıcak yerlerde bekletmeyin.
Unutmayın…
Süt, yoğurt, yumurta gibi gıdalar ve pişmiş yemekler 2 saatten fazla oda sıcaklığında tezgah ve yemek masasında bekletilmemeli ve derhal buzdolabına kaldırılmalıdır.
Çiğ ve pişmiş veya pişirilmeye gerek duyulmadan yenecek gıdaları birbirinden ayrı yerlerde hazırlayın. Böylece çiğ gıdalarda bulunan bakterilerin pişmiş gıdalara geçişini önlemiş olursunuz.
Hatırlayın…
Emre, sandviç hazırlarken domates ve salatalığı yıkamayı unutmuş, aynı zamanda kirli domates ve salatalığı kestiği bıçağı yıkamadan peyniri doğramıştı. Böylece kirli domates ve salatalık ile bunlarda bulunan bakteriler peynire bulaşmış ve Emre’nin hastalanmasına neden olmuştu.
Bakteriler ile savaşmak, sağlığımızı ve gıdalarımızı korumak için;
Buzdolabının kapağını gereğinden uzun süre açık bırakmayın!
Okulda öğlen yemeği veriliyorsa;
Yemeklerinizin iyi pişirilmiş,
çatal, tabak ve bardaklarınızın temiz olduğundan emin olun..
Sebze ve meyveleri bol suda iyice yıkayın.
Yemeklerinizin iyice piştiğinden emin olun. Çünkü yüksek sıcaklıkta ve iyi pişmiş yemeklerde bakteriler kolaylıkla ölür.
Piştikten sonra yemeyeceğiniz yemekleri veya artan yemeklerinizi 2 saatten fazla oda sıcaklığı, tezgah veya yemek masasında bekletmeyin ve derhal buzdolabına kaldırın.
Yere düşen yiyecekleri asla yemeyin.
Yere düşen çatal, kaşık vb. kullanmayın.
Çizilmiş, çatlamış veya kırık tabak ve bardakları kullanmayın.
Boş kutu, paket veya çöpleri mutfak tezgahına yada masasına bırakmayın, çöpe atın.
Beslenme çantanızı hiçbir zaman yere koymayın.
HAZIRLAYANLAR:
EDİTÖRLER:
Prof.Dr. Yasemin Beyhan, Prof.Dr. Fatma Sağlam, Uzm.Dr. Turan Buzgan, Uzm.Gıda Müh. Cengiz Kesici, Zir.Yük.Müh. Nazime Yüksekkaya, Kimya Yük. Müh. Nursel Akıncı
Kaynaklar
1. Baysal A. (2002): Beslenme , 9.Baskı, Hatipoğlu Yayınevi, Ankara
2. Ciğerim N., Beyhan Y. (1994): Toplu Beslenme Sistemlerinde Hijyen, Kök Yayıncılık Ankara
3. Duyff R.L, (2003): Amerikan Diyetisyenler Derneğinin Geliştirilmiş Besin ve Beslenme Rehberi (çeviri editörleri Prof.Dr. Sevinç Yücecan, Araş.Gör.Berat Nursal, Prof.Dr.Gülden Pekcan, Doç.Dr.H.Tanju Besler) Acar matbaacılık, İstanbul
4. Karaağaoğlu N.(2004): İlkokul Çocukları İçin Sağlıklı Beslenme.(Cengiz Kesici,Biriz Çakır,Yunus Kaplan)Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
5. Marriott N. (1997): Esentials of Food Sanitation (Edited by: Gill Robertson) Chapman and Hall , US .
6. Merdol Kutluay T.,Beyhan Y., Ciğerim N.,Sağlam F., Tayfur M.,Baş M., Dağ A. (2000) : Toplu Beslenme Yapılan kurumlarda çalışan personel için sanitasyon/hijyen rehberi, Hatipoğlu Yayınevi , Ankara
7. Microorganisms in foods (1998): Microbial Ecology of Food Commodities (Edited by: T.A Roberts, I. Pitt, J Farkas, F.H. Grau) St.Edmunds bury Press Ltd, Great Britain .
Orijinal Döküman: http://www.bdb.hacettepe.edu.tr/dokumanlar/hijyen_kitabi.pdf
26 Aralık 2011 Pazartesi
Nazım Hikmet - TEBAHHUR SURESİ
Pehlivanlar cümle libastan soyunmuş, üryan
idiler,
herbiri aşikâr etmişti zamirin.
Gök kubbe sıcaktı ve kan kokuyordu,
encam tavı gelmiş demirin.
idiler,
herbiri aşikâr etmişti zamirin.
Gök kubbe sıcaktı ve kan kokuyordu,
encam tavı gelmiş demirin.
Vadenin irişip çattığını bildiler,
kavaklar titreşip yere eğildiler,
ve çınar ağaçları
gördüler haykıraraktan,
göklerinin yılan ölüleri gibi
koptuğunu topraktan.
Pehlivanlar cümle libastan soyunmuş, üryan
idiler.
Kızıl kanatlı kuşlar kayalarda
hazırdı atlamaya.
Vadenin irişip çattığını bildiler,
kabardı, köpüklendi dalgalar,
başladılar çatlamaya.
Gök kubbe sıcaktı ve kan kokuyordu,
ve rûzigâr
yükseldi ağır ağır, çoğaldı git gide
birikti, birikti ve ânı-vahitte
kavaklar titreşip yere eğildiler,
ve çınar ağaçları
gördüler haykıraraktan,
göklerinin yılan ölüleri gibi
koptuğunu topraktan.
Pehlivanlar cümle libastan soyunmuş, üryan
idiler.
Kızıl kanatlı kuşlar kayalarda
hazırdı atlamaya.
Vadenin irişip çattığını bildiler,
kabardı, köpüklendi dalgalar,
başladılar çatlamaya.
Gök kubbe sıcaktı ve kan kokuyordu,
ve rûzigâr
yükseldi ağır ağır, çoğaldı git gide
birikti, birikti ve ânı-vahitte
"Ah edildi derinden
yer oynadı yerinden,"
yıkıldı köprüler kemerlerinden,
yazılı taşlar kapandı yüzükoyun.
Bu dem kıyamet demidir,
bu, buhara inkılâbıdır kaynayan suyun
yer oynadı yerinden,"
yıkıldı köprüler kemerlerinden,
yazılı taşlar kapandı yüzükoyun.
Bu dem kıyamet demidir,
bu, buhara inkılâbıdır kaynayan suyun
Tebahhur : Buharlaşma, buhar olma
Libas: Giysi
Üryan: Çıplak
Zamir: İçyüz, iç
Encam : Son, işin sonu
Anı Vahit: Birlik anı
İnkılap: dönüşüm
Nazım Hikmet - ALÂMETLER SURESİ
Yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
Haram sevaboldu, sevap haramdır.
Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
Haram sevaboldu, sevap haramdır.
Ak kurt, kara tahtayı daha bir yol kemir,
çekin ki körükleri ateşe girdi demir.
Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
çekin ki körükleri ateşe girdi demir.
Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
Duyuldu kim ölüm satılıp kâr edile,
kendi kendilerin reddü inkâr edile,
ve duyuldu kabuğuna tık ettiği civcivin.
kendi kendilerin reddü inkâr edile,
ve duyuldu kabuğuna tık ettiği civcivin.
Duyuldu uykusundan uyandığı
zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayan devin.
Yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
Medet yoktur, bakma geri.
zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayan devin.
Yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
Medet yoktur, bakma geri.
Kantarma zapteylemez oldu beygiri.
Çıkmış üzengiden, ayağı yok mu?
Kan sızar, şak olmuş, dudağı yok mu?
Gider, böyle gider, dahi gider
bu âteş yolların durağı yok mu?
Bu yol orda biten yoldur.
"Türabolmak ne müşküldür..."
Çekin ki körükleri
ocağa girdi demir.
Bir ateş külçesi düştü buzların ortasına.
Alâmetler belirdi, kıyamet alâmetleridir.
Haberdir, erişmekte kaynayan su galeyan
noktasına.
Kantarma: Azılı atları zapt etmek için dillerini bastıracak biçimde yapılmış demir araç
Çıkmış üzengiden, ayağı yok mu?
Kan sızar, şak olmuş, dudağı yok mu?
Gider, böyle gider, dahi gider
bu âteş yolların durağı yok mu?
Bu yol orda biten yoldur.
"Türabolmak ne müşküldür..."
Çekin ki körükleri
ocağa girdi demir.
Bir ateş külçesi düştü buzların ortasına.
Alâmetler belirdi, kıyamet alâmetleridir.
Haberdir, erişmekte kaynayan su galeyan
noktasına.
Kantarma: Azılı atları zapt etmek için dillerini bastıracak biçimde yapılmış demir araç
Türap : Toprak, toz
Müşkül: Güç, zor, çetin
Galeyan : Kaynama, coşma
23 Aralık 2011 Cuma
Sözler
Erkek, dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde
Hak’ın yarattığı, herşey yerli yerinde
Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde
Hacı Bektaş-ı Veli
Hak’ın yarattığı, herşey yerli yerinde
Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde
Hacı Bektaş-ı Veli
22 Aralık 2011 Perşembe
21 Aralık 2011 Çarşamba
Londra Bölüm.6 ( London Part 6 )
Akşam otele geri döndük. Resepsiyondaki kızdan check out saatini sorduum saat 12:00 olduğunu bildirdi. Bizim dönüş uçağımız saat 22:30 yani valizleri bırakacak yer lazım ama konuyu sorduğumuz concierge otelde bagaj saklayabilecek yerleri olmadığını söyledi :) olsaydı şaşardım zaten, peki ne yapacağız bagajları dediğimde Paddington tren istasyonunda emanet varmış oraya bırakabilirmişiz. Elimizde bagajlar Paddingtona gidemeyeceğimizden korsan taksi fiyatı sordum, hintli olan arkadaş kaç parça bagajımız olduğunu öğrendi ve 12 pounda gidebileceğimizi söyledi. Neyse artık yapacak bir şey yok çıkalım bir tur gezelim dedik, yakınlarda hediyelik eşya satan yerler var onlara bakmak üzere ayrıldık. Ana cadde üzerinde bir döviz bürosunun önünde levha gördük Paddington 7 pound yazıyor, hadi bir soralım dedik. Orta yaşın üstünde Arap bir vatandaş içeride oturuyor;
Biz.: Kaç para ödeyeceğiz?
Adam: 7 pound
Biz : Bagajlarımızda var 4 parça
Adam: Olsun 7 pound 2 sini şimdi vereceksiniz, 5'i yarın şoföre
Tamam dedik adam fişi kesti, 2 pound ödedik
Adam: Siz nerelisiniz?
Biz: Türküz, İstanbul'dan
Adam: İngilizce olarak önce benim annem de Türk diyor sonrasında başlıyor bozuk bir Türkçe ile konuşmaya gözleri doluyor konuşamıyor, çok duygulanıyor. Biz ne olduğunu anlayamadık ama anlayabildiğimiz adamcağızın belki annesi ölmüş, anadilini konuşunca hatırladı üzüldü. Adamcağız Irak Bağdat'lıymış oraya göç etmiş, çok az ingilizce konuşabiliyordu.
Ertesi sabah istediğimiz saatte 11:00 bizim Irak'lının ayarladığı taksi geldi, günaydın günaydın Taksici arkadaşın ismi Milayim kendisi Arnavut'muş. Bana neden Paddington'a gidiyorsunuz, uçağınız kaçta dedi bende uçak 22:30 ama bagajları otelde bırakamadık emanete bırakacağız dedim.
Mülayim : Ben isterseniz sizin için akşam saatine kadar kalması için bizim taksi şirketine sorayım kardeşim, hem taksi ile havaalanına giderseniz 32 pound ödersiniz.
Ben: Çok seviniriz böyle bir iyilik yaparsan dedim, Mülayim şirketi aradı, Arap olan şirket sahipleri kabul etti, götürüp eşyaları bıraktık tabii bu işe çok sevindik. Allah razı olsun, ne varsa bizim coğrafyanın insanında var.
Akşama kadar rahat rahat gezdik, Hyde Park'ın içindeki otomatlardan bisiklet kiraladık, kredi kartı ile bir yerlerde bir kaç kahve içtik ve saat 18:00 itibarı ile taksiye atladık ve havaalanına ulaştık. Uçak tam satinde kalktı ve güzel ülkemiz bir kez daha sağ salim döndük :)
Biz.: Kaç para ödeyeceğiz?
Adam: 7 pound
Biz : Bagajlarımızda var 4 parça
Adam: Olsun 7 pound 2 sini şimdi vereceksiniz, 5'i yarın şoföre
Tamam dedik adam fişi kesti, 2 pound ödedik
Adam: Siz nerelisiniz?
Biz: Türküz, İstanbul'dan
Adam: İngilizce olarak önce benim annem de Türk diyor sonrasında başlıyor bozuk bir Türkçe ile konuşmaya gözleri doluyor konuşamıyor, çok duygulanıyor. Biz ne olduğunu anlayamadık ama anlayabildiğimiz adamcağızın belki annesi ölmüş, anadilini konuşunca hatırladı üzüldü. Adamcağız Irak Bağdat'lıymış oraya göç etmiş, çok az ingilizce konuşabiliyordu.
Ertesi sabah istediğimiz saatte 11:00 bizim Irak'lının ayarladığı taksi geldi, günaydın günaydın Taksici arkadaşın ismi Milayim kendisi Arnavut'muş. Bana neden Paddington'a gidiyorsunuz, uçağınız kaçta dedi bende uçak 22:30 ama bagajları otelde bırakamadık emanete bırakacağız dedim.
Mülayim : Ben isterseniz sizin için akşam saatine kadar kalması için bizim taksi şirketine sorayım kardeşim, hem taksi ile havaalanına giderseniz 32 pound ödersiniz.
Ben: Çok seviniriz böyle bir iyilik yaparsan dedim, Mülayim şirketi aradı, Arap olan şirket sahipleri kabul etti, götürüp eşyaları bıraktık tabii bu işe çok sevindik. Allah razı olsun, ne varsa bizim coğrafyanın insanında var.
Akşama kadar rahat rahat gezdik, Hyde Park'ın içindeki otomatlardan bisiklet kiraladık, kredi kartı ile bir yerlerde bir kaç kahve içtik ve saat 18:00 itibarı ile taksiye atladık ve havaalanına ulaştık. Uçak tam satinde kalktı ve güzel ülkemiz bir kez daha sağ salim döndük :)
19 Aralık 2011 Pazartesi
Londra Bölüm.5 ( London Part 5 )
Londra'daki 2. günümüzün gecesinde tekrar Piccadilly meydanında soluğu aldık, saatlerce yürümekten ötürü artık açlık dayanılmaz bir hal almaya başladığından yemek yemeye karar verdik. Pizza yemeye karar verdik ve Soho'ya doğru yürümeye başladık, bir yandan da pizza için yer arıyoruz ama bir kalabalık var ki hiç bir yerde oturacak yer yok. Neyse güzel olabileceğini düşündüğümüz bir yerde uygun bir masa bulduk, masa dediysem iki kişinin ancak oturabileceği bir yer düşünün. Tabakları ve şarabı masaya koyduklarında başkada bir şeye yer kalmıyor. Pizzalar vejeteryan olarak seçilerek sipariş edildi, neyse bir 15 dakika sonra siparişlerimiz geldi. Allahım bu nasıl dandik bir pizzadır, şarap dersen ondan vasat:) neyse verdik 33 pound hesabı sen sağ ben selamet.
sürecek...
sürecek...
16 Aralık 2011 Cuma
Londra Bölüm 4 ( London Part 4)
İkinci gün sabah saat 11:00 civarında esas kalmamız gereken otele eşyalarımızı bırakarak kendimizi dışarıya attık. Kapıdan çıktıktan 20 adım sonra Hyde Park giriş kapılarından birisi karşımızdaydı bizde artık buradan başlayalım dedik. Bu arada bir gece önce kaldığımız otelden Piccadilly meydanına gitmek için Earls Court metro istayonunu kullandık ve bizde herkes gibi yapıp Oyster kart aldık. Kartın bedeli 5 pound, 5 pound da kredi yüklettirdik. 1 kart 10 pound'a gelmiş oldu, ancak en ucuz saatte metro ile en yakın yere gidiş 1.90 pound, eh bu durumda bizim kartlar sadece bir gidiş gelişe yetti :) Yani Londra pahalı şehir. Eşim Londra'da "pahalı" lafından nefret etti. Yeter artık pahalı lafı duymak istemiyorum dedi.
Hyde Park'ın içinde Kral Arthur'a ait bir anıt var, bir tarafında Kensington Palace var, ortada bir yapay büyük gölet ve daha küçük iki gölet daha var. Kral Arthur anıtının olduğu taraftan Hyde parktan çıkıp, Buckingham sarayına kadar St. James parkının içinden yürüdük. Zaten iki park dipdibe idi, St.James parkının içinde kuğular, kazlar, güvercinler, çeşitli başka kuşlar ve sincaplar var. Her ne kadar bunlara yem verilmemesi istenmişse de işe yaramadığı hayvanların semizliğinden ve yalamalığından belli oluyor :) Aşağı eğilip elinizi uzattığınızda hepsi koşarak geliyor ki ben bir sincabın çenesini sevdim, o da elimi yaladı, o derece yani. Kensington sarayının önünde eşimle resim çektirmek istediğimiz 2 kız Türk çıktı, ben ingilizce olarak resmimizi çekmelerini rica ettim onlarda ingilizce olarak kabul ettiler. Eşim onlarda Türk deyince Türkçe konuştuk, bizde onların resmini çekip ayrıldık. Londra'da çok Türk var dersem abartmış olmam. Buckingham'dan çıktıktan sonra Big Ben'i görmek üzere yürümeye başladık, yolda gördüğümüz birilerine sorduk şu otobüse binerseniz önünde inersiniz dediler, nedense kime yol sorsak hemen ya otobüse ya metroya yönlendiriyorlar. Neyse biz yürümeye devam ettik ve siyah bir inşaat işçisine yol sorma gafletinde bulundum :) Adama diyorum ki "How can we go to Big Ben?" yani Big Ben'e nasıl gidebiliriz, adam diyor ki "Big Bang" neyse clock tower filan deyip adama derdimizi anlatabildim, hayır sen Einstein mısın be adam sana neden büyük patlamayı sorayım:) Epey güldük sonrasında, herhalde adamın hayalinde hep bir gün birilerinin gelip ona "büyük patlama" yı soracağı ve onunda bu konuda ki bilgilerini ortaya dökeceği gibi bir şey vardı.
Yol üzerinde tesadüfen insanların bir yöne doğru aktığını görünce bizde akıntıya kapıldık ve şansa Kraliyet Ahırlarındaki nöbetçi değişim törenini de görmek fırsatını bulduk. Big Ben saat kulesini ve Westminister Abbey ( Katedral ) yanyana onları da gördükten sonra köprünün üzerinde bir kaç resim çektik. Bu arada karşı kıyıdaki London Eye adı verilen dönme dolabıda görmüş olduk. Hava karardığından Piccadily'e gitmeye karar verdik. İstikamet konusunda hep sıkıntı çeken ben yine bir kaç kişiye sorarak yolu doğrulttum. Londra'da yolda gördüğünüz insanlara yol sormaktan çekinmeyin, çünkü onlar bunu çok seviyorlar. Kime yol sorsanız çok seviniyor ve yardımcı olmak için elinden geleni yapıyor.
Londra yürüyerek gezmesi çok güzel bir şehir, kaldırımlar hiç bitmiyor rahatça yürüyebiliyorsunuz. Avrupa şehirlerinde ve Birleşik Krallık'ta hoşuma giden şeylerden birisi de yürümek. Adamlar çok güzel kentler kurmuşlar, bu kentlerde geniş yaşam alanları sağlamışlar. Parklar bahçeler yapmışlar, özenmemek ve hatta kıskanmamak mümkün değil. Keşke bizim İstanbulumuzda da olabilseydi, elalem bir nehrin etrafında tarihi köprülerle bezenmiş ne şehirler yapmış. Londra'ya 2010 yılında gelen turist sayısı 30 milyon, İstanbul'a toplam 5 milyon. Londra bizim gittiğimiz bu dönemde Noel dönemi turist doluydu ama öyleyken şehirdeki günlük yaşam bizi bunaltmadı. Ne metroya binerken sorun yaşadık ne de belki yüzbinlerin bir arada yürüdüğü Oxford caddesinde. İstiklal caddesi cuma, cumartesi gecesi nasıl kalabalık olursa Oxford caddesi de öyle kalabalıktı ancak Oxford caddesinin bir ucu Eminönü'ndeyse diğer ucu Ortaköy'de.
Sürecek...
Hyde Park'ın içinde Kral Arthur'a ait bir anıt var, bir tarafında Kensington Palace var, ortada bir yapay büyük gölet ve daha küçük iki gölet daha var. Kral Arthur anıtının olduğu taraftan Hyde parktan çıkıp, Buckingham sarayına kadar St. James parkının içinden yürüdük. Zaten iki park dipdibe idi, St.James parkının içinde kuğular, kazlar, güvercinler, çeşitli başka kuşlar ve sincaplar var. Her ne kadar bunlara yem verilmemesi istenmişse de işe yaramadığı hayvanların semizliğinden ve yalamalığından belli oluyor :) Aşağı eğilip elinizi uzattığınızda hepsi koşarak geliyor ki ben bir sincabın çenesini sevdim, o da elimi yaladı, o derece yani. Kensington sarayının önünde eşimle resim çektirmek istediğimiz 2 kız Türk çıktı, ben ingilizce olarak resmimizi çekmelerini rica ettim onlarda ingilizce olarak kabul ettiler. Eşim onlarda Türk deyince Türkçe konuştuk, bizde onların resmini çekip ayrıldık. Londra'da çok Türk var dersem abartmış olmam. Buckingham'dan çıktıktan sonra Big Ben'i görmek üzere yürümeye başladık, yolda gördüğümüz birilerine sorduk şu otobüse binerseniz önünde inersiniz dediler, nedense kime yol sorsak hemen ya otobüse ya metroya yönlendiriyorlar. Neyse biz yürümeye devam ettik ve siyah bir inşaat işçisine yol sorma gafletinde bulundum :) Adama diyorum ki "How can we go to Big Ben?" yani Big Ben'e nasıl gidebiliriz, adam diyor ki "Big Bang" neyse clock tower filan deyip adama derdimizi anlatabildim, hayır sen Einstein mısın be adam sana neden büyük patlamayı sorayım:) Epey güldük sonrasında, herhalde adamın hayalinde hep bir gün birilerinin gelip ona "büyük patlama" yı soracağı ve onunda bu konuda ki bilgilerini ortaya dökeceği gibi bir şey vardı.
Yol üzerinde tesadüfen insanların bir yöne doğru aktığını görünce bizde akıntıya kapıldık ve şansa Kraliyet Ahırlarındaki nöbetçi değişim törenini de görmek fırsatını bulduk. Big Ben saat kulesini ve Westminister Abbey ( Katedral ) yanyana onları da gördükten sonra köprünün üzerinde bir kaç resim çektik. Bu arada karşı kıyıdaki London Eye adı verilen dönme dolabıda görmüş olduk. Hava karardığından Piccadily'e gitmeye karar verdik. İstikamet konusunda hep sıkıntı çeken ben yine bir kaç kişiye sorarak yolu doğrulttum. Londra'da yolda gördüğünüz insanlara yol sormaktan çekinmeyin, çünkü onlar bunu çok seviyorlar. Kime yol sorsanız çok seviniyor ve yardımcı olmak için elinden geleni yapıyor.
Londra yürüyerek gezmesi çok güzel bir şehir, kaldırımlar hiç bitmiyor rahatça yürüyebiliyorsunuz. Avrupa şehirlerinde ve Birleşik Krallık'ta hoşuma giden şeylerden birisi de yürümek. Adamlar çok güzel kentler kurmuşlar, bu kentlerde geniş yaşam alanları sağlamışlar. Parklar bahçeler yapmışlar, özenmemek ve hatta kıskanmamak mümkün değil. Keşke bizim İstanbulumuzda da olabilseydi, elalem bir nehrin etrafında tarihi köprülerle bezenmiş ne şehirler yapmış. Londra'ya 2010 yılında gelen turist sayısı 30 milyon, İstanbul'a toplam 5 milyon. Londra bizim gittiğimiz bu dönemde Noel dönemi turist doluydu ama öyleyken şehirdeki günlük yaşam bizi bunaltmadı. Ne metroya binerken sorun yaşadık ne de belki yüzbinlerin bir arada yürüdüğü Oxford caddesinde. İstiklal caddesi cuma, cumartesi gecesi nasıl kalabalık olursa Oxford caddesi de öyle kalabalıktı ancak Oxford caddesinin bir ucu Eminönü'ndeyse diğer ucu Ortaköy'de.
Kral Arthur Anıtı |
14 Aralık 2011 Çarşamba
Londra - Bölüm.3 ( London Part 3 )
1 saatlik bir rötar ile kalkış yaparak uçağımız havalandı. Airbus olduğundan oturma alanımız genişti, ancak dönüşte geldiğimiz Adıyaman isimli uçak tam bir fecaat. Koltukta oturuyorsun ve dizin ön koltuğa değiyor, yemek yemek için açın yok, kollarını hareket ettiremiyorsun. Tamam biraz yer açmaya çalışılır da bu kadarı artık abartı olmuş. THY'ye yakışmamış bence, bu kadar alan kullanımı olurmu? İnsan kendini tabutta gibi hissediyor. 3 kuruş pahalı yaparsın ama insanları rahat ettirirsin.Herneyse bu konuda herhalde bir tedbir alınır, yoksa çok müşteri kaybederler.
Londra Heathrow Havalanına inişimiz güzel bir havada oldu, pasaport işlemlerini kısa sürede tamamlayarak çıktık, eşimi karşılamak için gelen araca binerek yaklaşık 1 saat kadar süren bir seyahatle Northampton'a ulaştık.Ben otele check-in yaptığımda eşim çoktan toplantı için ayrılmıştı, Marriott Hotel'de B&B 115 pound konaklama ödedik ki bu otel için süper bir fiyat. Çok güzel bir otel şehrin yaklaşık 5 km dışında, çevre yolunun yanında çok geniş bir yeşil alanda konuşlanmış. Tek kötü tarafı otelde veya yakınında yapılabilecek hiç bir şey yok. Şehir merkezine inmeniz gerekiyor ve bu da ancak taksi ile mümkün.
Northampton genelde ticaret şirketlerinin merkezlerini kurdukları bir şehir, toplam nüfusu 1 milyon civarındaymış, yakınlarında çok büyük bir askeri üs varmış dolayısı ile Londra'da yaşanılan sosyal olaylar buralarda olmamış. Gerçi bu şehirde bu tür şeyler olsa bile yapanlar hemen tanınabilir. Merkezde bir alışveriş merkezi var hayli büyük, çarşı merkezi gibi bir meydan var.2 gün yalnız takılmak zorunda olduğumdan merkeze inip gezindim, açıkcası 1 ay kadar o şehirde kalsam orada yaşayanların büyük bir kısmını tanırmışım gibi hissettim.
Büyük gün geldi ve saat 15:00 gibi Northampton'dan ayrılarak Londra yoluna düştük, Central Park Hotel'in bulunduğu mevkiye geldiğimizde çok güzel bir yer olduğunu gördük ve sevindik. Bu sevincimiz maalesef resepsiyonda son buldu, resepsiyon yöneticisi olan kadın bize oteli su bastığından ötürü bu otelde kalamayacağımızı, bundan ötürü çok üzgün olduklarını ve bizi "sister" otel olan yine kendilerine ait Ambassodar Hotel'de ağırlayacaklarını ve bize bir iyilik olaraktan orada aynı fiyata oda kahvaltı konaklayacağımızı söyledi. Kadına bizi göndereceği otelin aynı standartta olup olmayacağını sorduğumda, orayı beğenmezseni burayı da beğenmezsiniz dedi. Neyse inandık, taksi ile bizi diğer otele gönderdiler. Otele bir girdik yenileme dolayısı ile tamiratta, ana resepsiyon alanı kapalı, asansör tuhaf bir görüntüde ve 1 asansör var. Kendimizi tanıttık, orada resepsiyonda çalışan kız orta avrupalı filan olsa gerek bize alt katta bir oda gösterdi "deluxe" odaymış. Rezalet yatağın etrafından geçemiyorsun, cam çerçeve dandik, banyo Nuh nebiden kalma, ortalık eski, ben biz burada kalamayız dedim, kızın suratı görmeliydiniz neyse yukarı çıktık, bu bana neden odayı beğenmediğimi sordu bende yerin dibinde bu pis odada kalamam dedim. Bunun üzerine kızımız güya bilgisayardan biraz araştırarak bize 3. katta bir oda göstermeye karar verdi. 3. kata çıktık bu standart olduğunu söylediği oda diğer "deluxe" odaya 5 basar ama eşimde bende gösterilen tutarsız ve saygısız tavırdan rahatsız olduğumuz için bu odada kalmayacağımızı diğer oteli aramalarını söyledik. Kızımız diğer oteli arayıp oradaki gece müdürünü bana verdi, bende parasını kredi kartımdan rezervasyon yaparken ödediğim oda için bana bahane sunduklarını, bana otellerini subastığına dair bir yazı vermelerini, bu şekilde gerekirse 3 katı para ödeyip başka bir otelde kalacağımı ve kendilerinden davacı olacağımı söyledim. Bunun üzerine karşıdaki adam çekinerek bana 1 gece için burada konaklamamızı sonrasında ertesi gün için bizi tekrar geri aldıracağını bildirdi. Ambassodar Hotel'in vardiye amiri de gürültü üzerine yanıma geldi ve diğer otelin overbook olduğunu yani 10 odayı 20 kişiye sattığını bu yüzden bu gece burada klamamızın iyi olacağını, zaten rezervasyon yaparken bu koşulları bizim otomatik olarak kabul ettiğimizi söyledi. Bizde saatin epeyce geç olmasından ötürü bu teklifi kabul edip bir gece konakladık. Sonuçta tartışmayı sürdürmeyi de tercih edebilirdik ama bize bir katkısı olmayacaktı. Bu arada şöyle bir tesbitimiz oldu, biz bu süreci yaşarken diğer otelden bu otele gönderilenler hep uzakdoğulu, eski sovyetler birliğinden ayrılan ülkelerin insanları ve cockney aksanı ile konuşan ingilizlerdi.Demek ki özel bir seçimin pasaportumuzdan dolayı hedefi olmuşuz kanaatine vardım. İngiltere'de böyle bir olay yaşamayı beklemiyordum, açıkcası çok şaşırtıcı oldu. Konu ile ilgili bir metin hazırladım ve İngiliz Turizm otoritelerine göndereceğim. bloğuma da koyacağım, ayrıca tripadvisor.com 'a da yazdım.
Sürecek.....
Londra Heathrow Havalanına inişimiz güzel bir havada oldu, pasaport işlemlerini kısa sürede tamamlayarak çıktık, eşimi karşılamak için gelen araca binerek yaklaşık 1 saat kadar süren bir seyahatle Northampton'a ulaştık.Ben otele check-in yaptığımda eşim çoktan toplantı için ayrılmıştı, Marriott Hotel'de B&B 115 pound konaklama ödedik ki bu otel için süper bir fiyat. Çok güzel bir otel şehrin yaklaşık 5 km dışında, çevre yolunun yanında çok geniş bir yeşil alanda konuşlanmış. Tek kötü tarafı otelde veya yakınında yapılabilecek hiç bir şey yok. Şehir merkezine inmeniz gerekiyor ve bu da ancak taksi ile mümkün.
Northampton genelde ticaret şirketlerinin merkezlerini kurdukları bir şehir, toplam nüfusu 1 milyon civarındaymış, yakınlarında çok büyük bir askeri üs varmış dolayısı ile Londra'da yaşanılan sosyal olaylar buralarda olmamış. Gerçi bu şehirde bu tür şeyler olsa bile yapanlar hemen tanınabilir. Merkezde bir alışveriş merkezi var hayli büyük, çarşı merkezi gibi bir meydan var.2 gün yalnız takılmak zorunda olduğumdan merkeze inip gezindim, açıkcası 1 ay kadar o şehirde kalsam orada yaşayanların büyük bir kısmını tanırmışım gibi hissettim.
Büyük gün geldi ve saat 15:00 gibi Northampton'dan ayrılarak Londra yoluna düştük, Central Park Hotel'in bulunduğu mevkiye geldiğimizde çok güzel bir yer olduğunu gördük ve sevindik. Bu sevincimiz maalesef resepsiyonda son buldu, resepsiyon yöneticisi olan kadın bize oteli su bastığından ötürü bu otelde kalamayacağımızı, bundan ötürü çok üzgün olduklarını ve bizi "sister" otel olan yine kendilerine ait Ambassodar Hotel'de ağırlayacaklarını ve bize bir iyilik olaraktan orada aynı fiyata oda kahvaltı konaklayacağımızı söyledi. Kadına bizi göndereceği otelin aynı standartta olup olmayacağını sorduğumda, orayı beğenmezseni burayı da beğenmezsiniz dedi. Neyse inandık, taksi ile bizi diğer otele gönderdiler. Otele bir girdik yenileme dolayısı ile tamiratta, ana resepsiyon alanı kapalı, asansör tuhaf bir görüntüde ve 1 asansör var. Kendimizi tanıttık, orada resepsiyonda çalışan kız orta avrupalı filan olsa gerek bize alt katta bir oda gösterdi "deluxe" odaymış. Rezalet yatağın etrafından geçemiyorsun, cam çerçeve dandik, banyo Nuh nebiden kalma, ortalık eski, ben biz burada kalamayız dedim, kızın suratı görmeliydiniz neyse yukarı çıktık, bu bana neden odayı beğenmediğimi sordu bende yerin dibinde bu pis odada kalamam dedim. Bunun üzerine kızımız güya bilgisayardan biraz araştırarak bize 3. katta bir oda göstermeye karar verdi. 3. kata çıktık bu standart olduğunu söylediği oda diğer "deluxe" odaya 5 basar ama eşimde bende gösterilen tutarsız ve saygısız tavırdan rahatsız olduğumuz için bu odada kalmayacağımızı diğer oteli aramalarını söyledik. Kızımız diğer oteli arayıp oradaki gece müdürünü bana verdi, bende parasını kredi kartımdan rezervasyon yaparken ödediğim oda için bana bahane sunduklarını, bana otellerini subastığına dair bir yazı vermelerini, bu şekilde gerekirse 3 katı para ödeyip başka bir otelde kalacağımı ve kendilerinden davacı olacağımı söyledim. Bunun üzerine karşıdaki adam çekinerek bana 1 gece için burada konaklamamızı sonrasında ertesi gün için bizi tekrar geri aldıracağını bildirdi. Ambassodar Hotel'in vardiye amiri de gürültü üzerine yanıma geldi ve diğer otelin overbook olduğunu yani 10 odayı 20 kişiye sattığını bu yüzden bu gece burada klamamızın iyi olacağını, zaten rezervasyon yaparken bu koşulları bizim otomatik olarak kabul ettiğimizi söyledi. Bizde saatin epeyce geç olmasından ötürü bu teklifi kabul edip bir gece konakladık. Sonuçta tartışmayı sürdürmeyi de tercih edebilirdik ama bize bir katkısı olmayacaktı. Bu arada şöyle bir tesbitimiz oldu, biz bu süreci yaşarken diğer otelden bu otele gönderilenler hep uzakdoğulu, eski sovyetler birliğinden ayrılan ülkelerin insanları ve cockney aksanı ile konuşan ingilizlerdi.Demek ki özel bir seçimin pasaportumuzdan dolayı hedefi olmuşuz kanaatine vardım. İngiltere'de böyle bir olay yaşamayı beklemiyordum, açıkcası çok şaşırtıcı oldu. Konu ile ilgili bir metin hazırladım ve İngiliz Turizm otoritelerine göndereceğim. bloğuma da koyacağım, ayrıca tripadvisor.com 'a da yazdım.
Sürecek.....
4 Aralık 2011 Pazar
Neyzen Tevfik
Geçer
Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer,
İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan.
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan,
Önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da'vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.
Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer.
Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi?
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi,
Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer,
İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan.
Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan,
Önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da'vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.
Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer.
Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,
Hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.
2 Aralık 2011 Cuma
Londra - Bölüm 2 ( London Part 2 )
Daha gitmeden ilk değişikliği yapmak zorunda kaldım. Otel rezervasyonu için geç kaldığımdan, ilk konaklamayı düşündüğümüz otel olan Hilton Kensington otel yerine, sevgili arkadaşım Sinan'ın Londra'da yaşayan kuzeninden gelen tavsiyeye uyarak Central Park London Hotel de yaptırdık. Sadece oda konaklama için gecelik 125 pound fiyatla 24 saat öncesine kadar iptal koşullu rezervasyon yaptırdım. Online rezervasyon için otel sitesini kullandım, çünkü diğer sitelerin hiç birisi özel bir fiyat öneremedi.
Yurtdışı ve yurtiçi tüm otel konaklamaları için mutlaka Trip Advisor sitesini ziyaret ederek otelle ilgili yapılan yorumları okuyunuz.
İngiltere'de elektrik prizleri bizdeki gibi değildir, bizim cihazların fişleri orada işlev görmeyecektir. Mutlak bir adet adaptör almanız gerekecek. Biz az önce bir tane aldık ve 26 lira ödedik. İngiltere'de hiç bir şey buradakinden ucuz olmayacağı için buradan götürmekte fayda var.
Şimdilik bu kadar, sürecek...
Yurtdışı ve yurtiçi tüm otel konaklamaları için mutlaka Trip Advisor sitesini ziyaret ederek otelle ilgili yapılan yorumları okuyunuz.
İngiltere'de elektrik prizleri bizdeki gibi değildir, bizim cihazların fişleri orada işlev görmeyecektir. Mutlak bir adet adaptör almanız gerekecek. Biz az önce bir tane aldık ve 26 lira ödedik. İngiltere'de hiç bir şey buradakinden ucuz olmayacağı için buradan götürmekte fayda var.
Şimdilik bu kadar, sürecek...
30 Kasım 2011 Çarşamba
Londra - Bölüm.1 ( London Part 1)
Planlarımızda Nisan 2012 Almanya Stutgart, Strasbourg, Luksemburg, İsviçre alpleri vardı. Eşimin iş toplantısı çıkması üzerine böyle bir gezide kaçınılmaz oldu. İngiltere'ye daha önce sıkça gitmiştim ama neredeyse son 6 yıldır hiç gitmedim.
2005 yılında aldığım İngiltere vizesi 2015 yılına kadar geçerli ancak yeni pasaporta aktarılmamıştı, bu konuda sorun çıkmaması için İngiltere Başkonsolosluğunu aradım ve eski pasaportumdaki vize ile giriş yapabileceğim ve herhangi bir sorunla karşılaşmayacağım bilgisini aldım. Tabii Heathrow havaalanına vardığımızda durum daha net bir hal alacak :) Eşim için ticari bir vize alındı, başvurular WorldBridge internet sitesi üzerinden yapılıyor. Randevu alındıktan sonra hazırlanılan evraklar Şişli'de bulunan ofise teslim ediliyor.
Uçak biletimi THY Economy class olarak aldım, uçuşum 5 Aralık Pazartesi olacağından benim biletim 602.-TL ye geldi, Ziraat Bankası Maximum kartına 5 taksit olarak ödedim.
İngiltere'ye yapılacak bir gezide bilhassa Londra'ya gidiyorsanız en yüksek maliyetiniz konaklamaya olacaktır. Günlerdir konu ile ilgili araştırma yapmama rağmen halen bir otel bulabilmiş değilim. Bazı otelleri beğeniyorum ama http://www.tripadvisor.com/ adresinden otelle ilgili görüşleri okuduğumda acıklı bir şekilde vazgeçiyorum.Şu ana kadar tam karar verememiş olsamda büyük bir olasılıkla Hilton Kensington otelde konaklayacağız gibi görünüyor. Sadece oda için (kahvaltı yok) vergiler dahil 3 gece için 1,500.-TL ödeyecek gibi görünüyoruz. Oteller için çeşitli kaynaklardan fiyat araştırması yaptım, bazen otelin kendi sitesi daha hesaplı fiyatlar verebiliyor. Genel olarak şehir merkezine metro ile 15 dakika gibi bir sürede ulaşabileceğiniz oteller £100 - £200 aralığında fiyatlar veriyorlar. Tabii çok daha pahalı otellerde var :)Yılda 28-30 milyon turist alan bir şehir olduğu düşünüldüğünde normal karşılamak gerekir.
Odalarda bulunan tea coffee facilities ( yani bir iki çeşit çay ve su ısıtıcı) bizim gibi kısıtlı bütçe ile hareket eden turistler için bir nimet.
Sürecek...
2005 yılında aldığım İngiltere vizesi 2015 yılına kadar geçerli ancak yeni pasaporta aktarılmamıştı, bu konuda sorun çıkmaması için İngiltere Başkonsolosluğunu aradım ve eski pasaportumdaki vize ile giriş yapabileceğim ve herhangi bir sorunla karşılaşmayacağım bilgisini aldım. Tabii Heathrow havaalanına vardığımızda durum daha net bir hal alacak :) Eşim için ticari bir vize alındı, başvurular WorldBridge internet sitesi üzerinden yapılıyor. Randevu alındıktan sonra hazırlanılan evraklar Şişli'de bulunan ofise teslim ediliyor.
İngiltere Vize Ücretleri
TURİST VİZESİ ve TİCARİ VİZE
6 aylık vize için 230 TL
2 yıllık vize için 795 TL
5 yıllık vize için 1460 TL
10 yıllık vize için 2105 TL
6 aylık vize için 230 TL
2 yıllık vize için 795 TL
5 yıllık vize için 1460 TL
10 yıllık vize için 2105 TL
ÖĞRENCİ VİZESİ
6 aylık Student Visitor Visa kategorisi için 230 TL
11 aylık Extended Student Visitor Visa kategorisi için 420 TL
Student Visa kategorisi için 765 TL
6 aylık Student Visitor Visa kategorisi için 230 TL
11 aylık Extended Student Visitor Visa kategorisi için 420 TL
Student Visa kategorisi için 765 TL
Uçak biletimi THY Economy class olarak aldım, uçuşum 5 Aralık Pazartesi olacağından benim biletim 602.-TL ye geldi, Ziraat Bankası Maximum kartına 5 taksit olarak ödedim.
İngiltere'ye yapılacak bir gezide bilhassa Londra'ya gidiyorsanız en yüksek maliyetiniz konaklamaya olacaktır. Günlerdir konu ile ilgili araştırma yapmama rağmen halen bir otel bulabilmiş değilim. Bazı otelleri beğeniyorum ama http://www.tripadvisor.com/ adresinden otelle ilgili görüşleri okuduğumda acıklı bir şekilde vazgeçiyorum.Şu ana kadar tam karar verememiş olsamda büyük bir olasılıkla Hilton Kensington otelde konaklayacağız gibi görünüyor. Sadece oda için (kahvaltı yok) vergiler dahil 3 gece için 1,500.-TL ödeyecek gibi görünüyoruz. Oteller için çeşitli kaynaklardan fiyat araştırması yaptım, bazen otelin kendi sitesi daha hesaplı fiyatlar verebiliyor. Genel olarak şehir merkezine metro ile 15 dakika gibi bir sürede ulaşabileceğiniz oteller £100 - £200 aralığında fiyatlar veriyorlar. Tabii çok daha pahalı otellerde var :)Yılda 28-30 milyon turist alan bir şehir olduğu düşünüldüğünde normal karşılamak gerekir.
Odalarda bulunan tea coffee facilities ( yani bir iki çeşit çay ve su ısıtıcı) bizim gibi kısıtlı bütçe ile hareket eden turistler için bir nimet.
Sürecek...
24 Kasım 2011 Perşembe
Uluslararası kullanılan harf kodlama sistemi
Harf | Kelime |
( Letter ) | (Word) |
A | ALPHA |
B | BRAVO |
C | CHARLIE |
D | DELTA |
E | ECHO |
F | FOXTROT |
G | GOLF |
H | HOTEL |
I | INDIA |
J | JULIETT |
K | KILO |
L | LIMA |
M | MIKE |
N | NOVEMBER |
O | OSCAR |
P | PAPA |
Q | QUEBEC |
R | ROMEO |
S | SIERRA |
T | TANGO |
U | UNIFORM |
V | VICTOR |
W | WHISKEY |
X | X-RAY |
Y | YANKEY |
Z | ZULU |
Sigaradan kurtuluşumun 10. Ay dönümü şerefine
Bırakmak isteyenler için bir referans olsun, ben bıraktım ve herkes bıraksın istiyorum. Koşullarınızı ve kendinizi zorlayın ve kurtuluşa kanat çırpın.
Sağladığım temel faydalar ise daha rahat alınan sağlıklı nefesler, kötü kokudan kurtuluş, insanların nefes kokusundan rahatsız olduğu bir insan olmaktan kurtuluş ve spora başlamam sayılabilir.
Diğer taraftan ekonomik olarak sağladığım faydalar da var; günde bir paket sigara 7 TL, içmediğim süre zarfında cebimde kalan para; 2,086.- TL.
Bununla bitiyor mu? Artık sigara içmediğim için sigarayı hatırlatan bar, cafe ve benzeri yerlere de çok daha az gittiğim için herhalde extra bir 2,000.- TL dah cebimde kalmıştır.
Bu paralarla da eşimle birlikte güzel bir spor salonuna kaydolduk ki, bu hayatım boyunca verdiğim en güzel kararlardan birisi olup gurur duyuyorum.
Darısı başınıza, sevgilerimle.
Sigara Ne Kadar Zararlıdır?
Tüm dünyada vaktinden önce ölüm ve maluliyetin tek ve en büyük önlenebilir nedeni sigaradır. Amerikan Akciğer Derneği, sigara içiminin her yıl, kokain, eroin, alkol kullanımı, araba kazaları, adam öldürme ve intiharın toplu olarak öldürüldüğünden daha fazla ölüme yol açtığını bildirmektedir. Yalnızca Amerika'da her yıl yaklaşık 400,000 civarında kişi, sigaranın etkilerinden dolayı ölmektedir. Milyonlarca kişi de akciğer ve kalp hastalıklarıyla yaşamaktadır. Sigara içimi, akciğer kanseri ve kronik tıkayıcı akciğer hastalığına bağlı ölümlerin büyük bir çoğunluğunun nedenidir. Yıllarca, akciğer kanseri, erkeklerde kanserden ölümün bir numaralı nedeni olmuştur. Akciğer kanseri, kadınlarda da meme kanseri durumuna gelmiştir. Sigara içimi, kalp ve çevresel kan damarlarını etkileyen aterosklerozun gelişimine katkıda bulunur. Sigara içmek, aynı zamanda diğer hastalıklar ve kanser türlerinin(gırtlak, ağız boşluğu, yemek borusu, mesane, böbrek, pankreas, mide ve rahim kanseri gibi) nedeni olduğu ya da bunlarla ilişkili olduğu belirlenmiştir. Sigara dumanı, aralarında, DDT, arsenik ve formaldehid olarak bilinen zehirlerin az miktarları da dahil olmak üzere 4000 civarında kimyasal madde içermektedir. Sigara dumanındaki karbonmonoksit alyuvarlarınızdaki oksijeni uzaklaştırarak dokularınızı oksijensiz bırakır. Ağız, boğaz ve gırtlaktaki hassas dokular sürekli sigara dumanına maruz kalırlar. Tütün dumanının kansere neden olan ajanları, ağız, boğaz ve gırtlak kanserlerinin çoğunda doğrudan sorumludur. Ağız kanseri ola bir kişi genellikle, 50 yaşın üzerindeki, yaşamı boyunca sigara tiryakisi olan bir kişidir. Pipo ve puro içenler de aynı oranda ağız ve gırtlak kanseri riski taşırlar. Tütün çiğnemek ise asıl olarak dudak ve ağız kanseriyle ilişkilidir. Duman ağzınızdan geçtikten sonra, akciğerleriniz, içinize çektiğiniz bileşenlerin % 70-90 ını alıyorlar. Sigaradan birkaç nefes çekmek, bronşlardaki titrek tüylerin etkisini azaltır. Bunlar, akciğerinizden yabancı parçacıkları atmak için bir süpürge gibi çalışırlar. Yalnızca tek bir sigara içmek bile, titrek tüylerin süpürge hareketini yavaşlatır. Düzenli sigara içimi ise, akciğerlerinizi sigara dumanından gelen milyarlarca küçük parçacığa maruz bırakarak bu tüyleri tesirsiz hale getirir. Titrek tüylerin büyük ölçüde etkisiz kalmasıyla sigara dumanındaki katran birikmeye ve hassas akciğer dokularını zedelemeye başlar. Katran akciğerlerinizdeyken soğuduğunda, solunum yollarında kahverengi, yapışkan bir tabaka oluşturur. Bu tabaka ise, kansere yol açan kimyasal maddeleri içerir. Sigara içme ve akciğer kanseri arasındaki ilişki çok açıktır. Bu yüzyılın başında, akciğer kanseri görece daha azdır. Ancak I. Dünya Savaşından sonra erkekler arasında ve bundan 30 yıl sonra kadınlar arasında sigara içmenin yaygınlaşmasıyla, akciğer kanseri, kanserden ölümün en yaygın nedeni haline gelmiştir. Sigara içen bir kişinin akciğer kanserine yakalanma riski, sigara içmeyen bir kişiye nazaran yaklaşık 10 kez fazladır. Başka bir grup olarak pipo ve puro içen kişilerde ise, muhtemelen dumanı içlerine çok çekmemelerinden dolayı akciğer ve safra kesesi kanseri gelişme riski daha azdır. Yayınlanan çeşitli çalışmalar ve raporlar, sigara içiminin, kronik bronşit ve amfizem gibi kronik akciğer hastalıklarının başlıca nedeni olduğunu belgelemektedir. Akciğerlerinizdeki titrek tüyleri etkisiz kılmak yada yok etmenin yanı sıra, duman geri dönülmez bir biçimde, akciğerlerinizdeki küçük hava kesecikleri olan ve içinde karbondioksitin oksijenle yer değiştirdiği alveollere zarar verir ya da yok eder. Bu hava kesecikleri önemli bir ölçüde zarara uğradığında, bedeniniz, hayati organlarınıza yeterli düzeyde oksijen gönderemez ve sonuç olarak ortaya çıkan kronik bronşit ya da amfizem öldürücü olabilir.
Sigaranın Daha Az Bilinen Etkileri
Sigara içmenin, akciğer kanseri ve kronik akciğer hastalıklarının temel nedeni olduğu çok iyi bilinmektedir. Yine de, sigara içmenin sağlığa, koroner atardamar hastalığının yol açtığı ölümlerin yaklaşık dörtte birinin muhtemel nedenidir. Tütünde, dolaşım sistemimize zarar veren bir çok farklı kimyasal madde bulunmaktadır. Tütün dumanındaki nikotin, kalbinizin çalışmasını zorlayan kan basıncı ve kalp hızını geçici olarak artıran hormonların salgılanmasına neden olarak, böbrek üstü bezleriniz üzerinde etki eder. Tütün dumanı, aynı zamanda karbonmonoksit içerir. Soluduğunuzda, karbonmonoksit, son derece değerli olan oksijenin yerini alarak alyuvarlara bağlanır. Ayrıca, sigara kalbiniz için gerekli olan oksijen miktarını azaltır. Sonuç, her bir sigaranın kalbinize ve kan damarlarınıza az, ancak fazladan bir yük getirmesidir. Buna ek olarak, korbonmonoksitin kalp kaslarınız kan damarlarınız ve hatta kanınızın pıhtılaşması üzerine doğrudan etkisi vardır. Sigara, belirli kan hücrelerinin (trombosit) kümeleme yeteneğini artırır. Düzenek karmaşıktır, ancak atardamarlarda kolesterol depolanmasına neden olmak gibi bir sonucu vardır. Bu, sigarının toplumumuzda ölümün üçüncü nedeni olan inmeyle olan ilişkisini açıklar. Sigara içen kişiler 2 ya da 3 misli fazla inme riski taşırlar. Sigara aynı zamanda, çevre damarların tıkayıcı hastalığına da katkıda bulunur. Bu egzersiz yapıldığında bacak ya da kalçalarda ağrı ve ayağın kangren olmasıyla sonuçlanabilir.
Özellikle 35 yaşın üzerindeki, doğum kontrol hapları kullanın kadınlar, kalp ve damar hastalıklarıyla ilişkili ciddi risk taşırlar. Risk son derece ciddidir. Sigara, koku ve tat alma duyularını körelterek, yemek yemekten daha az zevk alınmasına yol açar. Sigara ayrıca, peptik ülserin iyileşmesine engel olur ve nüksetme riskini artırır.
Sigara İçmek ve Hamilelik
Hamilelik dönemi sırasında sigara içen çoğu kadın, hem kendileri hem de gelişmekte olan bebekleri için ciddi sağlık tehlikelerinin varlığını farkında değildir. Hamilelik yada doğum sırasında sigara içilmesiyle ilişkili temel riskler, düşük şansının yüksek olmasını, düşük doğum ağırlıklı bebek doğumunu ve cenin ya da bebeğin ölümünü içerir.
Sigara Nasıl Bırakılır?
Sigara içenlerin çoğu, tütün kullanımının ve özellikle sigara içmenin sağlığa zararlı olduğunun bilincindedirler. Sigara içen çoğu kişinin anlayamadığı şey ise, sigarının, duyguları ve davranışı etkileyen kimyasal maddeler içeren bir alışkanlık olduğudur. Sigara kullanan kişi, kanında belli bir nikotin düzeyini sağlamak için sigara içer, Birkaç saat içmezse, bu düzey düşer ve sigara kullanan kişi sinirli ve huzursuz olur, çünkü sigaraya gereksinimi vardır. Tek bir sigara içilmesi ise, tüm bu şikayetleri ortadan kaldırır. Sigara içimi, sigara içmeyen kişide sinirliliği ortadan kaldırmaz. Sigaranın ortadan kaldıracağı tek sinirlilik hali, nikotin kesilmesinden dolayı meydana gelen haldir. Nikotin, alışkanlık yapan bir madde olduğundan, sigarayı bırakmak güç olabilir. Hatta çoğu kişi, ilk girişimlerinde başarısız olurlar. Ancak, sigarayı bırakmak güç olsa da olanaksız değildir. Her ne kadar önceki girişimlerinde başarısız olsalar da, ABD de yılda 3 milyon kişi bunu başarmaktadır. Çoğu insanların ilk girişiminde başarısız olmasının nedenleri ise, kaç tane ve ne kadar zamandır sigara içtiklerine, sigaraya karşı duyarlılıklarına ve sigaraya bırakma girişimine ne kadar iyi hazırlandıklarına bağlı olarak değişiklikler gösterir. Unutmayın, başarısızlığa uğramış bir yada birden fazla girişimden sonra bile denemeyi bırakmak için hiçbir neden yoktur. Eğer, geçmişteki çabalarınızla bunu başaramadıysanız, cesaretiniz kırılmasın. Bunun yerine, deneyimlerinizden bir şeyle öğrenin ve başka bir sigara bırakma tarihi belirleyin. Sigarayı bırakmak için kesin karar ve bunu izleyen bir girişim, başarılı olabilir ve sizin diğerlerinin sağlığı için ölçülemez önem taşıyabilir.
Sigarayı Bırakma Yöntemleri
Sigarayı bırakmak için mükemmel bir plan ya da teknik yoktur. Ancak, başarılı sigarayı bırakma yöntemlerinde ortak olan şey, sigarayı bırakmanın kolay olmayacağı gibi gerçekçi bir beklentiyle kesin kararın verilmesidir. 3 ile 10 gün arasında sigarayı kesmeye bağlı fiziksel şikayetler yaşayabilirsiniz. Bu şikayetler azalmaya başladığında, geçmişte alışkanlık olarak bir sigara yakacağınız zamanlarda sigara içmek için bir dürtü duyabilirsiniz. Sigarayı bırakmış bazı kişiler için, dürtüler aylar ve hatta yıllar boyunca gelip giderler. Ancak, bu dürtülerin yoğunluğu ve süresi zaman geçtikçe daha azalır.
Yeniden başlanmaların çoğu, sigarayı bıraktıktan sonraki ilk hafta için yaşanır. Bunun nedeni, alışkanlığın güçlü olmasını da içeren bir çok nedene dayanır. Yeniden başlamaların bir nedeni de sigara bırakma programı günlük yaşamınızda çeşitli değişiklikler içermektedir, çünkü sigara içmenin yerine koyacak yeni alışkanlıklar edinilememesi nedeniyle çoğu kişi ilk üç ay içinde yeniden sigara içmeye başlamaktadır.
- Bir Sigara Bırakma Tarihi Tespit Edin
Yakın bir tarih tespit edin. Daha sonra, sigarayı bırakma nedenlerinizi bir kağıda sıralayın. Girişime başlamadan ve düzenli olarak da program boyunca listedeki noktaları gözden geçirin. - Başka Kişileri de Dahil Edin
Sigarayı bırakma planınızı, başarısız bir çabadan korkarak bir sır olarak tutmayın. Ailenize, arkadaşlarınıza ve iş arkadaşlarınıza söyleyin. Ne zaman ve neden sigarayı bırakmak istediğinizi onlardan destek olmalarını isteyin. Eşinizle ya da bir arkadaşınıza sizinle birlikte sigarayı bırakmasını önerin. - Sigarayı Bırakma Günü Gelmeden
Bu gün gelmeden önce, tadı, ambalajı ya da başka bir özelliği sizin için daha az çekici olan başka bir markaya geçin. Daha hafif bir markaya geçerek nikotin dozunuzu düşürür, her sigarının yalnızca yarısını için. Ancak, dikkatli olun: daha hafif bir türe geçtiğinizde daha çok sayıda sigara içme eğilimi olabilir, çünkü bağımlı hale geldiğiniz nikotin düzeyini tutturacak kadar sigara içmek istersiniz. Her gün, içtiğiniz sigara sayısını ve sıklığını kademeli olarak azaltmaya başlayın. Çakmak yerine kibrit kullanın, ya da tam tersini yapın. Normal günlük yaşantınızda küçük değişiklikler yapın. En sevdiğiniz çakmak ve kül tabağını ortadan kaldırın ve üzerindeki sigara kokusunu çıkarmak için tüm giysilerinizi temizleyin. Bir tanesi hariç, tüm kül tabaklarını atın ve her sigaradan sonda bu kül tabaklarını temizleyin. Karton yerine paket sigara alın. Sigaraları başka bir odada tutarak, bunları ulaşılması zor hale getirin. Sigara içme dürtüsü geldiğinde, sigara içmeyi erteleyin. Sigara içmek için uyarıldığınızda içtiğiniz her sigaranın bilincinde olmak için yeni yöntemlerinizi kullanın. Unutmayın, yaşamanızın neredeyse bir tören halini almış önemli bir davranışından vazgeçiyorsunuz. - Bir Seferde Bırakın.
Sigarayı bırakma gününüzde, tamamen bırakın. O gün için içmemeye kesin karar verin. Tüm dikkatinizi bu hedef üzerine yoğunlaştırın. Bir sonraki gün, daha kolay olacaktır. - Düzeninizi Değiştirin
Daha önce sizde sigara içme isteği uyandıran durumları önleyin ya da değiştirin. Sabah kahvenizi başka bir mekanda için. Eğer daha önce, her yemekten sonra masada bir sigara içiyor idiyseniz, yemeğiniz bittikten sonra bir sigara yakmak yerine yürüyüşe çıkın. Eğer daha önce telefonla konuşurken, sigara içiyorduysanız, uzun telefon görüşlerinden sakının ya da telefonunuzun yerini değiştirin. Eğer sigara içerken oturmayı sevdiğiniz bir koltuğunuz varsa, bunu geçici olarak kaldırın. - Çevrenizdekileri Değiştirin
Sigara içme dürtüleri başlamadan, araba yıkama, bahçeyle uğraşma ya da duş alma gibi sigara içmeyi fiziksel olarak zorlaştıran faaliyetlere başlayın. Hemen hemen her tür fiziksel egzersizlerin yararı olacaktır. Sigara içme davranışınız yerleşmiş olabilir ve bu nedenle de otomatik olarak görülebilir. Bu otomatik davranışı önceden tahmin edin ve alternatifler planlayın. - Dürtünün Süresini Belirleyin
Sigara içme dürtüsü geldiğinde saatinize bakın. Çoğu kısa sürer. Bu bir kez belirlendiğinde dürtüye karşı koymak daha kolay olacaktır. - Olumlu Düşünün
Bunu başaramam diye düşünmeyin. Olumlu bir yaklaşım benimseyin. Birkaç dakika daha dayanabilirim, sonra dürtü geçecek ve ben iyi olacağım. Eğer o an, bir sigara yakarsanız, bunu içmek zorunda değilsiniz. Eğer içmeye başlarsanız, o zaman da bitirmek zorunda değilsiniz ve eğer bitirirseniz bu bir başarısızlık değildir. Bu alandaki uzmanlar artık sigara içmediğinizde eski günleri aklınızda tutmanın ve sigara içme dürtüsü geldiğinde bunu hatırlamanın önemli belirtirler; artık pis kül tablaları, sarı ve lekeli dişler, sigara kokan nefes ya da mobilyalarınızda, halınızda ya da giysilerinizde sigara yanıkları olmayacaktır. Artık nefesiniz kesilmeyecek ve daha dayanıklı olacaksınız. Diğer olumlu bir adım ise, kendinizi ödüllendirmektir. Tütün almayarak biriktirdiğiniz parayla, kendinize bir şey alın. - Önce Ödevinizi Yapın
Sigarayı bırakmak planınızı yaparken doktorunuz size yardım edebilir ya da bir sigara bırakma oturumuna katılabilirsiniz. Sigarayı bırakmanızı kolaylaştıracak eğitilmiş bir kişinin yardımı, sigarayı bırakmayı başarmak için kişisel plan geliştirmenizde yardımcı olabilir. Bazıları da, size kilo kontrolü ve stresle başa çıkma yöntemleri hakkında da yardımcı olabilir.
Sigarayı Bırakmayla İlgili Sorunlar
Sigarayı bıraktıktan hemen sonra, kendinizi her zamankinden daha sinirli, aç, yorgun, huzursuz ve tahammülsüz hissedebilirsiniz. Sigara içmek için şiddetli istekler duyabilirsiniz. Ayrıca uyumada zorluk çekebilir ve öksürmede bir artma fark edebilirsiniz. Nikotinin kesilme şikayetleri, vücudun nikotinden temizlenmesinin bir sonucudur. Nikotinin çoğu, 2 ya da 3 gün içinde temizlenir, ancak bedeninizin nikotin isteği haftalarca sürebilir. İştahınızda bir artış ya da tat ve koku alma duyularınızda iyileşme hissedebilirsiniz. Dolaylı olarak bu kilo almayla sonuçlanabilir. Sigarayı bırakmak otomatik olarak kilo alacaksınız anlamına gelmez, ayrıca makul ve geçici kilo alma, sağlığınızı tehdit eden bir şeyden kurtulmak özellikle kanser olma, kalp ya da akciğer hastalığına yakalanma şansını azaltmak için ödenmesi gereken bir bedeldir. Aşırı kilo almadan korunmak için bazı ipuçları şunlardır:
- Her yemekten önce bir bardak su için.
- Dikkatli bir şekilde, iyi dengelenmiş menüler hazırlayın ve kalorileri sayın.
- Düşük kalorili içecekler dahil olmak üzere önceden yiyeceğiniz düşük kalorili ve az yağlı yiyecekler hazırlayın.
- Eğer ağız zevki bir sorun haline geliyorsa, şekersiz sakız çiğneyin ya da havuç turşusu, çekirdek yada kereviz gibi atıştırmalık yiyecekler yiyin.
- Her hafta tartılın ve düzenli olarak egzersiz yapın. İyileşme sürecinizle kabızlık çekerseniz diyetinize çiğ sebzeler gibi çok selülozlu yiyecekler ekleyin.
- Gerilim ve sinirlilik ,genel sigarayı kesme şikayetleridir. Uygun gevşeme tekniklerini öğrenin. Yürüyüş yapın, duş alın ya da banyo köpüğü dolu küvete girin.
- Sanki sigarayı içinizde çekiyormuş gibi derin ve yavaş nefes alın ve bu işlemi birkaç kez tekrarlayın.
Sigarayı Bırakmanın Yararları
Birkaç gün içinde, bedeninizde gözle görülür değişiklikler fark etmeye başlayacaksınız. Koku alma ve tat duyularınız iyileşebilir. Daha rahat nefes alabilirsiniz. Her ne kadar bir süre öksürseniz ve balgam çıkarsanız bile sigara öksürükleri giderek kaybolur, ayrıca dayanıklılığınızda bir artış göreceksiniz. Sigarayı bırakmanın daha kalıcı ve ciddi yararları, neredeyse siz sigarayı bırakır bırakmaz başlar. 24 saat içinde, kanda karbonmonoksit ve nikotin düzeyleri hızla düşer. Sigara içmenin bronşlar üzerindeki etkileri, sigarayı bıraktığınız ilk günden itibaren tersine döner. Her ne kadar amfizemin etkilerin yerine dönüşü yoksa da, nefes alma kolaylaşır ve hastalığın seyri yavaşlar. Sigarayı bırakmanızın ilk yılında, kalp krizi riski azalmaya başlar. 10. yılında ise hiç sigara içmemişlerle aynı düzeye gelirsiniz. Sigarayı derhal bırakmanın yemek borusu ya da pankreas kanseri olasılığı azalttığına, 7 yıl içinde mesane kanserinin hiç sigara içmeyen bir kişiyle aynı risk düzeyine erişeceğine ve 10-15 yıl sonra sigarayı bırakan kişinin akciğer , gırtlak ya da ağız kanserine yakalanma riskini istatiksel olarak hiç sigara içmemişlere yaklaşır.