Bu sene yaz tatili için son dakikaya kadar hiç bir plan yapamadık. Planlamaya başladığımızda ise artık hiç bir yerde yer kalmamıştı..Geçen yıl tatilimizi Robinson Çamyuva Tatil köyünde yapmıştık, çok güzel bir tesis ve süper bir servis vardı. Tekrar aynı tesise gidip bir hafta kalalım diye düşünmüştük ancak orada da hiç yer yoktu. İznimizin başlangıcının bayrama gelmesi ve ramazan bitiminde tüm Türkiye'nin tatil için ideal zaman olması yer bulma durumunu zorlaştırdı. Neyse Cumartesi sabahtan atladık arabamıza ilk hedef Bozcaada, trafiğe yakalanmadan Eceabat'a kadar geldik ve Eceabat'ı 10-15 kilometre mesafeden görebildiğimiz bir yerde feribot kuyruğuna takıldık. Daha önce Gelibolu'ya girip oradan feribota binmeye çalıştık ancak orada da en az 5 km kuyruk vardı. Orayı bırakıp Eceabat'a sürmüştük ama sonuç daha acıklı oldu..Bir süre sanırım 30 dakika kadar bekledik ve fakat yol hiç ilerlemedi desem yeridir, bunun üzerine bizim bulunduğumuz nokta tam Gökçeada feribotuna giden yolun başındaydı, bari Gökçeada'ya gidelim dedik ve girdik bu yola, feribot kuyruğuna geldiğimizde jandarma bizi durdurdu, nereye gidiyorsunuz diye sordular, bende tam olarak bilmediğimi diğer taraftaki trafikten kaçınmak için bu tarafa geldiğimizi söyledim, Astsubay arkadaş dilersem yolu takip ederek arkadan bir yerden Eceabat'a gidebileceğimi söyledi. Gökçeada feribotunun durumu da pek parlak olmadığı için bizde önerilen yolu takip ettik. Epey bir yol gittik yaklaşık 30 dakika sonra pat diye feribotun girişine düştük, ki burası diğer taraftan geldiğimiz ana feribot iskelesi değildi..Meğer böyle bir kolaylık varmış bizde öğrenmiş olduk :) Bu şekilde ciddi bir yol kazanarak Çanakkale'ye geçtik. Saat 22:00 civarıydı ve artık yola devam etmemizin anlamı kalmamıştı, Çanakkale öğretmenevi'nde yerleştik, dışarıda bir yemek yedik, Didem sardalya, bense mezgit siparişi verdim. Balıkları yedikten sonra midem bozuldu ve sabah uyandığımda durumum pek iç açıcı değildi, çok kötü ishal olmuştum. Neyse ki yanıma aldığım mide ilacı olduğunu düşündüğüm ilaç esasında ishal içinmiş içtim biraz daha iyi oldum..
Ertesi gün sabah kahvaltı sonrasında Bozcaada'ya doğru hareket ettik, saat 12:00 civarı Geyikli iskelesine geldik ve arabayı Feribot sırasına bırakıp çay içmeye gittik. Sonrasında sıramızın yaklaştığını düşünerek bilet almaya gittim gidiş dönüş bileti 58 lira, işin kötü tarafı nakit istiyorlar ve bende o kadar nakit yok :) neyse Didem'in de cüzdandaki bozuk paralarla gidişi denkleştirdik:-) Aday geçtiğimizde ilk iş para çekmek oldu, daha sonrasında küçük bir esnaf lokantasında çalan zilleri susturduk. Gayet usturuplu fiyatlarla çok güzel tencere yemeklerini yedik ancak hesap ödemek için kredi kartımı çıkardığımda kartı bankamatikte bıraktığımı gördüm. Neyse bankamatiğe gittiğimizde ortalıkta kart mart yoktu tabii, iptal ettirdim..Yalnız Akbank atm'lerindeki bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Önce parayı veriyor ve dolayısı ile kartı makinede unutma ihtimaliniz artıyor..Sonrasında saat öğleden sonra civarı idi bizde meşhur Ayazma plajına yollandık ancak öyle bir kalabalık ki araba parketmek dahi mümkün değil. Devam ettik ve ileride çok güzel bir başka koy bulduk. Süper soğuk sulara kendimiz bıraktık, sanki buzdolabından çıkmış kadar soğuk bir su. Girince dışarı çıkmak çıkıncada girmek istemiyorsunuz. Saat 18:00 civarı ada merkezine geri döndük..Bir saat kadar adayı gezip, geceleyebilecek bir yer aradık ama ne mümkün, her yer dolu bir tane müsait otel vardı o otelin sahipleri de sanırım bizim yüzdüğümüz plajda çok yüzdüklerinden üşütmüşler 1 gece için oda kahvaltı 660 Lira istediler. Mecburen adayı terkedip yola düştük, bir sonraki konaklamamız Altınoluk'daki Çavdar Otel oldu, gece saat 01:00 civarıydı yattık..Oda kahvaltı 120 Lira. Ertesi gün sabah kahvaltısı sonrasında Çeşme'ye hareket ettik, plajlarını gezip Sheraton Hotel civarında bir kumrucu da birer kumru yedik ve daha iyi bir konaklama peşinde Marmaris'e kadar gittik. Marmaris sahilinde olan Honeymoon isimli otelde konakladık, yine oda kahvaltı 120 lira, otel müdürü Galip Bey bize özel indirimli bir fiyat uyguladı. Bu otel Sinan, Alex ve ben 2007'de Rodos adasına gitmeden önce konakladığımız otel.. Otel odası temiz ve güzeldi ama deniz benim hatırladığım kadar temiz değildi. Sanırım yatlar ve gezi teknelerinden suya karışan pislik burayı mahvetmiş. Yüzerken yüzüme doğru gelen bir öbek yağı da görünce Marmaris'i bir an önce terketmeye karar verdik. Bir gün Datça yolundaki Milli Park içerisinde Emel Sayın koyu olarak da bilinen koyda yüzdük, sonrasında Datça merkeze gidip akşam yemeği yedik, Datça denizi ve turisti kaliteli bir lokasyon, belki önümüzdeki yaz değerlendirebiliriz. Ayrıldığımız gün de yolumuz üzerinde bulunan Sedir adasına gittik, arabayı parkta bırakıp adaya giden teknelerden birisine bindik ver elini ada, çok güzel bir deniz muhteşem, çok beğendik. Bir kaç saat yüzme molası sonrasında ver elini Fethiye Ölüdeniz, Majestik Otel'de yerleştik güzel temiz bir otel, denize 100 metre mesafede..Maalesef Ölüdeniz'de berbat olmuş, deniz çok kirli suyun üzerinde ne idüğü belirsiz bir takım pis partiküller geziyor, otelcilere sordum yosun olduğunu söylediler, ben acaba lağım mı diye düşünmedim değil! Aşırı bir kalabalık aşırı kalitesiz restaurant, cafe ve barlar..Turizm Bakanlığı bu konularda neden bir şey yapmaz. Bu kadar pislik ve bu kadar pis işletmeciler.. Bu kadar kalitesiz hizmet anlayışı, vergi kaçakcılığı deseniz had seviyede..Buralara birileri el atmazsa bir kaç yıla kadar o civardaki esnaf turisti televizyonda görür.. Marketten dondurma aldım bir Algida dondurma 4 lira, kazıkçılık ve fırsatçılıkda son noktaya ulaşmış esnaf, fiş miş hak getire.. Acilen orayı da terkettik ve son durak olan Adrasan yoluna düştük. Adrasan Kumluca'dan sonra Olympos Adrasan yol ayrımından giriyorsunuz ve yaklaşık 10 km kadar aşağıda, sahil boyu oteller ve pansiyonlar var.. Biz Macit bey'in yerinde konakladık, otel bölümünde değil de bungalowlarda kalmayı tercih ettik. Bize verilen fiyat yarım pansiyon 120 lira, bungalowlar güzel ama tam doğa ile içiçe olduğundan bazen ağaç kurbağaları ile karşılaşma ihtimaliniz var, biz 2 kere karşılaştık, Didem önce çok korktuysada sonrasında alıştı :) Kahvaltı ve akşam yemeği bahçede sabah açık büfe kahvaltı vardı ve iyiydi, kara sineklere karşı Sinkov işe yaradı, tavuklar kediler kahvaltı sırasında bizi yalnız bırakmadı:) Akşam sessizlik sorun değilse, kedi dışında yabancı yok :) İşletmeci Macit Bey çok duyarlı birisi, bizi rahat ettirebilmek için elinden gelen tüm misafirperverliği gösterdi. Sahilde şemsiye ve yataklar hizmetinize amade Ahmet ve George daima servis için bekliyordu, çay kahve v.s. Öğlen yemeğinde çeşitli menüler vardı, aşçı çok başarılıydı. Deniz ise çok temiz ve çok güzel. Kirlilik sıfır, umarım bozulmaz. Daha önce 7-8 yıl önce Müco ile birlikte gidip bir hafta kalmıştık, o zaman nasılsa halen öyle, tabii arada bir imara açılmış ve bir kaç otel dikilmiş, sonrasında tekrar imara kapatılmış!! Olympos aşağı yukarı 20 dakika sürüyor, genelde hippi tipler ve gençler tarafından tercih edildiği görülüyor, fiyatlar ucuz, konaklama fiyatları da yeme içme fiyatları da ucuz. Temizlik nasıldır bilemiyorum. Olympos'un denizi de muhteşem. Bir hafta Adrasan'da kaldık ve sonrasında Çıralı'yı da ziyaret edip, hiç sönmeden yanan ateşi de gördükten sonra 2012 deniz tatilini bitirmiş olduk..Darısı sağlıklı ve huzurlu bir şekilde 2013 e artık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder