23 sentlik askere dair
mister dallas,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
ankara'da 23 sente,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeye, öldürülmeye hazır;
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı,
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz,
(her kaba uymak meselesi)
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
yahut da aynı hesapla mister dallas,
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden
istanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut,
bir çift ıskarpin parasına.
yalnız bir mesele var mister dallas,
herhalde bunu sizden gizlediler.
size yirmi üç sente sattıkları asker,
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak,
mevcuttu,
tuhafınıza gidicek,
mevcuttu
hem de çoktan mı çoktan
daha sizin devletin adı bile konmadan.
mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela mister dallas,
yeller eserken yerinde sizin new york'un,
kurşun kubbeler kurdu o,
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
elinde bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
halı dokur gibi yonttu mermeri
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebem kuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
dahası var dallas,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek
ve yarin yanağından gayri her yerde,
her şeyde,
hep beraber
diyebilmek için,
yürüdü peşince bedrettin'in…
o, tornacı hasan, köylü memet, öğretmen ali'dir,
kaya gibi yumruğunun son ustalığı,
922 yılı 9 eylülü'dür.
dedim ya, mister dallas,
herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
ucuzdur vardır illeti.
hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim,
her millet gibi büyük türk milleti.
nazım hikmet ran
16.7.1953
Günlük hayatımızın olağan akışından uzaklaştığı noktalarda, kayda değer bulunan ışıltıların zihnimdeki yansımaları, bir günlük değil eksikleriyle akılda kalanlar.
abdullah çağlayan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
abdullah çağlayan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Mart 2012 Cuma
11 Haziran 2011 Cumartesi
Bazı yeni şiirler :)
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak,
Yarın bakarsınız, söner bugün çatırdayan ocak,
Bugün ki mideler kavi,bugün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler yiyin, bu haˆn-ı pür-neva sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin.
Tevfik Fikret
Her şahsı harimi hak’ka mahram mı sanırsın?
Her taç giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın?
Dehri ararsan, binde bir adam bulamazsın,
Adem görünen harları, adam mı sanırsın?
En ummadığın keşfeder esrarı derunu,
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?
Ziya Paşa
1825 - 1880
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye, kavuk sallamayınca,
Liyakat kürsüsü, pezevenk puşt olanındır.
Neyzen Tevfik
1879 – 1953
Benim ağzım pek yandı, ama siz dikkat edin.
Yalnız layık olan adama hürmet edin.
Haddini kim bilmezse, ona hakaret edin.
Ele alçak durmayın, onu hakikat sanır,
Eşeğe gem vurmayın, kendini At sanır.
Namdar Nami Karatay
1896 - 1953
Geldik vatan kavgasına,
Düştük rütbe yağmasına,
Daldık dünya sefasına,
Kimi görsek etekleriz,
Ne utanmaz köpekleriz….
Namık Kemal
Bir soğan soyarken yaşarır gözler,
Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler.
Hayadan eser yoktur, nafile bütün sözler,
Beyhude inat etme, salla hemen başını,
Gerdan kır, elini bük, al gitsin maaşını…..
Abdullah Çağlayan
Hasan dağı arpalıktır, eğer saban yürürse.
Her derede bir değirmen, eğer suyu gelirse.
Her köylüden birer tavuk, eğer köylü verirse
Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse……...
Yazarı bilinmiyor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)