21 Haziran 2022 Salı

Almanya'ya seyahatlerde yolcu beraberi gümrük muafiyeti kapsamı

 AB üyesi olmayan ülkelerden (Kanarya Adaları, Kanal Adaları ve diğer benzer bölgeler dahil) gelen yolculara ücretsiz ithalat:

1. 17 yaş ve üzeri yolcular için tütün ürünleri:

- 1 Karton sigara ( 200 Adet )  veya

- 100 sigarillo (her biri en fazla 3 gram) veya

- 50 puro veya

- 250 gram sigara tütünü veya

- bu ürünlerin orantılı bir karışımı;

2. 17 yaş ve üzeri yolcular için alkollü içecekler:

- Hacmi %22'nin üzerinde 1 litre alkollü içki veya hacmi %80'den fazla olan denatüre edilmemiş etil alkol; 

veya

- Hacmi %22'den az şarap veya benzeri içeceklerden yapılmış 2 litre alkollü içkiler veya aperatifler veya köpüklü şaraplar veya likör şarapları

 veya

- bu ürünlerin orantılı bir karışımı; ve buna ek olarak

- 4 litre şarap; ve

- 16 litre bira;

3. Kişisel kullanım için yiyecek, meyve, ilaç  fe çiçekler;

4. Toplam değeri 430.- EURO (yetişkin başına) veya 175.- EURO'ya (15 yaşından küçük yolcu başına) kadar diğer mallar (uçak yolcuları için).

30 Mayıs 2022 Pazartesi

Şehiriçi kiralık araç hizmeti

21 Mayıs Cumartesi Atakent ten Beşiktaş`a gitmek için Moov ve Tiktak servislerinden birisini kullanmaya karar verdim. Her ikisi içinde üye olmak gerekiyor, çeşitli kişisel bilgiler ve ehliyet yüklemek ve çeşitli formlardaki kullanıcı sözleşmelerini onaylamak gerekiyordu. Çok kolay olmasa da gerekli evrak işlerini tamamladım, Tiktak uygulaması onay için başvurumun değerlendirilmesi gerektiğini söylerken Moov  uygulaması hemen onay verdi.

Yakın çevremde bulunan bir aracı almak için harekete geçtim, çok kolay olmasa da aracı plakasından ve uygulamadaki diğer bilgilerinden yararlanarak buldum. Otomatik vites hatchback Renault Clio bir araç aldım. Aracın çeşitli çizik ve ufak hasarları vardı, uygulamada kaydedilen hasarların dışında hasar var ise fotoğraflarını yüklemeniz gerekiyor, benim aldığım araçta yoktu.

Yeni kullanıcı olduğum için 100 TL karşılığı ücretsiz kullanım sundular. Aracı aldım ve Beşiktaş'a vardım ancak aracı sadece ispark açık otoparklarına bırakabiliyorsunuz, ben ispark kapalı otoparkına girdim çağrı merkezini aradım yaklaşık 10 dakika hatta beklettiler ve yetkiliye bağlandığımda o otoparka bırakamayacağımı söylediler. Beşiktaş'taki ispark otoparklarında yer bulmak mümkün olmadığından Yıldız'a çıkan yokuşta bir yere aracın çekilme riskini alarak park ettim. Beşiktaş'a yolculuğum 40 dakika aracı park etmek 30 dakika kadar sürdü toplam ücret 238 lira gibi bir şey tuttu, 100 lira düştüler 138 lira ödedim.

Bence güzel bir sistem ancak aracı aldıktan sonra bırakmanın bir şekilde kolaylaştırılması gerekiyor. Değilse acil işiniz varsa araç size yük oluyor. Geliştirmeye muhtaç.



20 Mayıs 2022 Cuma


Kuş ölür sen uçuşu hatırla.

Füruğ Ferruhzad 5 Ocak 1935 - 13 Şubat 1967, Iranli şair, yazar, oyuncu, yönetmen, ressam.

20. yüzyılda İran'da yetişmiş en önemli şairlerdendir. 

İbrahim Golestan’a

tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir

seni, kendinde tekrarlayarak

çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek.

ben bu ayette seni ah çektim, ah

ben bu ayette seni

ağaca ve suya ve ateşe aşıladım!

yaşam belki

uzun bir caddedir, her gün filesiyle bir kadının geçtiği,

yaşam belki

bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,

yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,

yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,

ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,

şapkasını kaldırarak,

başka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle ‘günaydın’ diyen.

yaşam belki de o tıkalı andır,

benim bakışımın senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı

ve bir duyumsama var bunda

benim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim.

yalnızlık boyutlarındaki bir odada,

aşk boyutlarındaki yüreğim,

kendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,

saksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu

ve senin bahçemize diktiğin fidanı

ve bir pencere boyutlarında öten

kanarya ötüşlerini.

ah..

budur benim payıma düşen,

budur benim payıma düşen,

benim payıma düşen,

bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,

benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir

ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,

benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü gezintidir.

Ve 'ellerini seviyorum' diyen sesin hüznünde ölmektir..

ellerimi bahçeye dikiyorum,

yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum

ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda

yumurtlayacaklardır..

küpeler takacağım kulaklarıma ikiz iki kızıl kirazdan

ve tırnaklarımı papatya çiçegi yaprağıyla süsleyeceğim.

bir sokak var orada, aynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla

küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar

bir gece rüzgarın alıp götürdüğü.

bir sokak var benim yüreğimin

çocukluk mahallesinden çaldığı,

zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu

ve bir oylumla gebe bırakmak zamanın kuru çizgisini

bilinçli bir imgenin oylumu

aynanın konukluğundan dönen.

ve böylecedir,

birisi ölür

ve birisi yaşar.

hiçbir avcı,

çukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır.

ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum

okyanusta yaşayan

ve yüreğini tahta bir kavalda

usul usul çalan

küçük hüzünlü bir peri

geceleri bir öpücükle ölen

ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan..İbrahim Golestan’a

tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir

seni, kendinde tekrarlayarak

çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek.

ben bu ayette seni ah çektim, ah

ben bu ayette seni

ağaca ve suya ve ateşe aşıladım!

yaşam belki

uzun bir caddedir, her gün filesiyle bir kadının geçtiği,

yaşam belki

bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,

yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,

yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,

ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,

şapkasını kaldırarak,

başka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle ‘günaydın’ diyen.

yaşam belki de o tıkalı andır,

benim bakışımın senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı

ve bir duyumsama var bunda

benim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim.

yalnızlık boyutlarındaki bir odada,

aşk boyutlarındaki yüreğim,

kendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,

saksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu

ve senin bahçemize diktiğin fidanı

ve bir pencere boyutlarında öten

kanarya ötüşlerini.

ah..

budur benim payıma düşen,

budur benim payıma düşen,

benim payıma düşen,

bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,

benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir

ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,

benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü gezintidir.

Ve 'ellerini seviyorum' diyen sesin hüznünde ölmektir..

ellerimi bahçeye dikiyorum,

yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum

ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda

yumurtlayacaklardır..

küpeler takacağım kulaklarıma ikiz iki kızıl kirazdan

ve tırnaklarımı papatya çiçegi yaprağıyla süsleyeceğim.

bir sokak var orada, aynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla

küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar

bir gece rüzgarın alıp götürdüğü.

bir sokak var benim yüreğimin

çocukluk mahallesinden çaldığı,

zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu

ve bir oylumla gebe bırakmak zamanın kuru çizgisini

bilinçli bir imgenin oylumu

aynanın konukluğundan dönen.

ve böylecedir,

birisi ölür

ve birisi yaşar.

hiçbir avcı,

çukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır.

ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum

okyanusta yaşayan

ve yüreğini tahta bir kavalda

usul usul çalan

küçük hüzünlü bir peri

geceleri bir öpücükle ölen

ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan..

18 Mayıs 2022 Çarşamba

"Yanlış bilgiye dikkat edin çünkü doğru cehaletten daha tehlikelidir"

 George Bernard Shaw

 

1856-1950 yılları arasında yaşamış Nobel ödüllü ünlü İrlandalı yazar

 Çağdaş İngiliz tiyatrosunun kurucusudur. 40’tan fazla tiyatro oyunu var. Bunlardan en bilineni ise 1913’te kaleme aldığı “Pygmalion”. Ve bu oyunla ilgili, ünlü yazarın şöyle bir anısı bilinmekte:

Bernard Shaw, Pygmalion oyununun galası için Churchill’e gönderdiği davetiyeye şu alaycı notu ekler: “Davetiye iki kişiliktir. Bir dostunuzu da getirin -tabii eğer varsa...

Churchill da bunun üzerine, aralarında daima soğuk rüzgarlar esen bu dahi yazara şu notla karşılık verir: “Galaya değil ama ikinci oyuna gelirim -tabii eğer sahnelenirse...

Özlü sözlerinin derlendiği “Gülen Düşünceler” adında bir kitabi vardır.

ü  Hayvanlar benim arkadaşlarımdır ve ben arkadaşlarımı yemem.

ü  Vatanseverlik, özünde -sadece orada doğduğu için- bir ülkenin en iyi ülke olduğuna inanmaktır.

ü  İşleyebileceğiniz en büyük günah, başkasından nefret etmek değil, ona kayıtsız kalmaktır. İnsanlık dışı olmanın özü nefret değil, kayıtsızlıktır.

ü  Paul'un maaşını ödemek için Peter'i soyan bir hükümet, Paul'un desteğini her zaman arkasında hissedecektir.

ü  Yalancının cezası kimsenin kendisine inanmayışı değil, asıl kendisinin kimseye inanmayışıdır.

ü  Dünyada iki çeşit trajedi vardır. Bunlardan biri kalbinizdeki tutkuyu yitirmek, diğeri ise kaybettiğiniz tutkuyu geri kazanmaktır.

ü  Sessizlik, aşağılamanın en mükemmel ifadesidir.

 

 


2 Mayıs 2022 Pazartesi

 28 Mart 2014'den bugüne ülkemizde ve dünyamızda yaşanan olayların pek de iç açıcı olmadığını, ve o tarihteki sözünü ettiğim olumsuz etkilerin halen devam ettiğini ve hatta artarak devam ettiğini söylemek çok da hatalı olmaz. 


O tarihteki kötülüklere ilaveten 2 yılımız Covid 19 felaketi ile mücadele ile geçti. Ülkemizi ağır bir şekilde etkilemekte olan yüksek enflasyon ve beraberinde insanların yaşamında derin bir şekilde hissettiği  refah kaybı, İstanbul genelinde ev fiyatlarındaki anormal artışlar ve bunun bir sonucu olarak bu şehirde yaşayan ev sahibi olmayan insanların geleceğe dair artan endişeleri... 

Ramazan bayramının birinci gününe denk gelen bu günde bir bayram dileği olarak umarım bu olumsuzluklar son bulur ve aydınlık güzel günler gelir.

                                                                28 Mart 2014 Tarihli yazı

Kışın son demlerini tamamladığını ve ilkbaharın uç verdiğini düşündüğüm bu hafif yağmurlu, soğuk olmayan ama ılık günlerde, doğa ile beraber iç dünyamda bir aydınlanma ve canlanma bekliyorum. Tüm ülke insanlarının da benzer beklentiler içerisinde olduğunu tahmin ediyorum. Ancak son günler ve hatta son seneler pek de olumlu beklentiler sunmuyor.

Sanki çok uzun bir süredir dünyamız ve insanlık, yıkıcı ve olumsuz bir sihir etkisinde. Bu etkilerin bireyleri de olumsuz etkilemesi kaçınılmaz. Savaşlar, sel felaketleri, tsunamiler, nükleer santrallerden sızıntılar aklıma ilk anda gelenler.

Ülkemizde ise son günlerde olanlar yeteri kadar sıkıcı, üzülmemek elde değil. Siyasetteki abuk sabuk ucube işlerin dışında bir de ülkemizin en önemli kurumlarının en yetkin kişileri toplantı yapıyor ses kayıtları internete düşüyor, korkutucu bir durum. Bir vatandaş olarak çok üzüldüm.

Aklıma Lozan konferansında 12 adaları İngiliz istihbaratının telgrafları önceden okuması sonucu teslim ettiğimize dair olay geldi. Kurduğunuz, kurguladığınız veya üzerinde çalıştığınız herhangi bir gizli bilgi sizden önce rakiplerinizin eline geçerse, sizin adınıza normalde olabileceğinden daha kötü sonuçlar doğuracağı beklenir.

Bu tür kötü olaylar insanlığın güzel ve aydınlık bir geleceğe ve barış dolu herkesin güzel yaşayabileceği bir yaşama dair naif umutlarını söndürüyor. Umutlar söndükçe karanlıklar derinleşiyor...

Sevgi dolu güzel günlere olan özlemle..

8 Mart 2022 Salı

08 Mart 2022 Halet-i Ruhiye

 İnsanlığın bu dönemine denk düşen nüfusunun son 2 yılı Covid 19 ile heba oldu. Son 2 yılımızı istemsiz bir şekilde kısmen hapis olarak geçirdikten sonra sahneye yeni bir felaket çıktı. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş tüm insanlığın huzurunu bir kez daha kaçırdı. Sonu nereye varacağı belli olmayan bu savaşın daha büyük ve yaygın bir drama dönüşmeden bitmesini diliyorum. 

Umarım bu kabuslar biter de insanlık bir nefes alır...

9 Kasım 2016 Çarşamba

Donald Trump ile ne değişir?

Donald Trump, Hillary Clinton karşısında verdiği ABD başkanlığı mücadelesini beklenmedik bir şekilde! 279 a 218 gibi ezici bir farkla kazandı.

Şimdi ne olacak?

ABD Devletleri dünyanın en büyük ekonomisine sahip, en büyük ve lider şirketlerine sahip, dünyanın her yerinde eli olan bir süper güç. Lider ülke, dünya başkanı.. Bu birinciliklerin listesi uzatılabilir.

Bu kadar önemli bir ülke başkan olarak Donald Trump'ı seçti, bu ne demek? Filmin bu sahnesinde "kötü adam" ortaya çıktığına göre bundan sonrasında korku dolu ve heyecanlı sahneler bizi bekliyor demektir.

Bir anlamda ABD'yi yönetenler yani "Küresel Sermaye" bundan sonra daha sert yaklaşımlar sergileyecekler. Daha acımasız yöntemler kullanarak daha radikal kararları uygulamaya koyacaklar.

İnsanlığa ve yaşlı dünyamıza hayırlı olsun.

8 Kasım 2016 Salı

Sanya

Sabah Hürriyet gazetesinde tesadüfen okuduğum magazin haberi Ceylan Çapa ve İbrahim Tatlıses'in oğlu İdo ile ilgili idi, genelde bu tür haberleri okumam ama bu sefer okudum. Sonra Ceylan Çapa kimmiş merak ettim ve instagram profiline baktım. Oradan resimlerine bakarken kendisinin çok güzel bir deniz kenarında çektiği videoyu gördüm. Orası neresiymiş diye araştırdığımda Mandarin Oriental Sanya Hotel olduğu ortaya çıktı. İncelemelerime devam ettim ve buranın Çin'de bulunan Hainan iline bağlı bir tatil beldesi olduğu bilgisine ulaştım :)




Otelden bir görüntü.

Neyse bu durumda içimde oralar gitme arzusu depreşti, tropikal iklimler çok güzel.
Skyscanner üzerinden yaptığım araştırma sonucunda kişi başı 1,700.- TL gibi bir fiyatla Amsterdam aktarmalı uçabiliyoruz, yaklaşık uçuş süresi 20 saat. Orada konaklama olanakları ise tatil beldesi olduğu için çok geniş, lüks oteller var ve yaklaşık geceleme fiyatı 5 yıldızlı zincir otellerde 700 lira oda kahvaltı seviyesinde. Bununla birlikte daha düşük bütçelerde 4 yıldız oteller 200.-TL seviyesine geriliyor. Anlaşılan 100 liraya oda kahvaltı güzel bir pansiyonda kalabilirsiniz.

Hayallerime girdi, gerçeklerime girdiğinde yeni bir yazı yazacağım.

Cryonics - Hibernation

Cryonics: Ölen bir insanın vücudunun hemen dondurulması suretiyle saklanması prosedürü Sözlük anlamı insanların bilinmeyen bir gelecekte çözülmek üzere dondurulması olan “cryonics” terim ilk olarak 1965 yılında kullanıldı. Ancak ilk kez Neil R. Jones 1930’larda yazdığı bir romanda insanların dondurulmasından söz ediyordu. Dünyada dondurulan ilk kişi 73 yaşında akciğer kanserinden ölen Amerikalı psikolog James Bedford’dı. 1967’den beri donmuş bir şekilde çözüleceği günü bekliyor. Dondurma işlemi nasıl yapılmaktadır? Ölü beden önce buz kalıplarıyla soğutuluyor ve göğüs kafesi açılarak vücuttaki kan damarlardan çekiliyor. Yerine -50 derecede gliserol enjekte ediliyor. Vücuda yayılımı sağlanan solüsyon vücut ısısının da eksi 50 dereceye düşmesini sağlıyor. Hücre çevresindeki yağların buzdolabında kalmış birkaç günlük yağlar gibi buruşmaması için de hasta içi sıvı nitrojen dolu büyük metal silindirler içerisinde, -196 derecede korunuyor. İnsan bedeni, önlem alınmadan dondurulursa buz kristalleri hücrelerin çevresini sarıyor ve su kaybına sebep oluyor. Gerilen hücre zarı yırtılıyor ve hücre parçalanıyor. İşte bunu engellemek için gliserol gibi donmayan kimyasallar kullanılıyor. • En büyük cryonics şirketi ABD’li Alcor Life Extension Foundation. Onu American Cryonics Society, Cryonics Institute ve Trans Time takip ediyor. Bu şirketlerde dondurulmuş olarak bir gün diriltilmeyi bekleyen toplam 230 “hasta” bulunuyor. Öldüğünde dondurulmak üzere anlaşmaya imza atmış insan sayısı ise 1000’i geçmiş durumda. • Sadece Alcor’da; 111 insan nitrojen dolu silindirlerin içinde bekliyor. Bunlardan 76’sı sadece kafasını dondurtan kişiler. Geriye kalan 35’i ise tüm vücudunu dondurtanlar. Ayrıca ölmesi durumunda dondurulmak üzere Alcor’la anlaşma yapmış olan 974 cryonics adayı bulunmakta. Bunların yanında 33 tane evcil hayvan dondurulmuş durumdadır. Fakat onlar sahiplerine göre daha şanslılar. Hayvanlar 60 dakika süren klinik uyutma yöntemiyle ölü durumuna geçiyorlar. Beyin oksijensizlikten hasar almaya başlamadığı için dirilme konusunda en şanslı olan onlar. Hatta cryonicsi kurgu olmaktan çıkarabilecek bir deney yapılmış durumda. Dr. Paul Segal’in 1992’de American Cryonics Society’nin sponsorluğunda California Oniversitesi’nde yaptığı şu meşhur deneyden söz ediyorum. Dr. Segal beagle cinsi sevimli köpeği Miles’ı dondurup tekrar diriltmeyi başarmış ve bu deney cryonicsist bilim insanları için o günden beri büyük bir ispat olarak sayılıyor. Miles kanı çekildikten sonra doldurularak öldürülmüş, 70 dakikalık klinik ölümün ardından kanı tekrar damarlarına enjekte edilerek oda sıcaklığına geri getirilmişti. Üç buçuk yaşındaki köpek hayata geri döndüğünde tüm karakteristik özelliklerini olduğu gibi taşıyordu, alışkanlıkları ve huyları değişmemişti. Bu, dondurulan insanların bir gün yeniden canlandırıldığında hafızalarının yerinde olacağına ispat olarak gösteriliyor. Türkiye’den ise 16 kişi ölümü durumunda dondurulmak üzere bu şirketlerden biriyle anlaşmış durumda. Bunlardan birisi Çerkez Ethem’in yeğeni olan Güner Kuban, yapılan röportajda ise şu sözleri sarfediyor: “Ben diğer insanlar gibi yaşamaya çok meraklı olduğumdan, hayatımı sürdürmek istediğimden dolayı imzalamadım bu anlaşmayı. Tek istediğim kısa bir süreliğine de olsa gelecekte dünyanın nasıl olduğunu görebilmek. İleri teknolojinin gelişimini, ışınlanmanın, zaman makinesinin icat edildiğini, insanların beyin kapasitelerinin yüzde 100’ünü kullanmaya başladıklarını, diğer güneş sistemlerinin keşfedildiğini görmek istiyorum. 80 yıl içerisinde, dondurulan insanların yeniden hayata döndürülebileceğine inanıyorum çünkü nano teknoloji inanılmaz ilerliyor. Hatta istediğiniz yaşta uyanabileceksiniz. Ben 17 yaşımda uyanmak istiyorum. 50 yılda bir, birkaç haftalığına uyansam yeter bana.” Dünyada ilk canlı olarak dondurulacak kişi olmayı hedeflediğini söyleyen Kuban, “Artık yaşam sevinçlerim azalmaya baş-ladı. Yaşlılığın tuzağına düşmek istemiyorum. İnsanlar ruhlarıyla beraber yaşlanıyorlar ama benim ruhum hâlâ 17 yaşında. Biraz daha yaşarsam zaten gençleri kıskanmaktan öleceğim. O nedenle işlerim bitince bunlardan biri Çerkez Ethem’in hayatını yazdığım kitap elden ayaktan düşmeden Kolombiya’ya gidip ötenazi yaptıracağım. Ardından da dondurulacağım.” diyor. Kişisel kanaatim bu işlemin hali hazırda başarılı sonuçlarının alındığı ve fakat insanların bilgisine sunulmadığı yönündedir. Bu işlemin başarılı olması insanlığın uzaya gidişi ve orada koloni kurabilmesi için mutlak bir ön koşuldur. İnsanların başka bir dünyada yaşam kurmaları an meselesidir. Bu kurulacak yeni dünyanın insanlığın geleceği için bir roket etkisi yapması muhtemeldir çünkü oraya gidecek öncüler dünyamızda bulunan en zekiler olacaktır. İlk insanların dünyaya geldiğindeki gibi bir başlangıç, hızlı bir gelişme gösterememiştir. Gerekçe olarak öncülerin yetersiz donanıma sahip olarak bu transferi gerçekleştirdikleri düşünülebilir!

Honda Jazz 1.3L Elegance Otomatik vites benzinli

Eski arabamız Opel Astra HB düz vites dizel arabamızı 27,000.-TL bedelle bayiye satıp, yeni arabamızı Honda Jazz 1.3L Elegance Otomatik vites benzinli  69,000.-TL bedelle 29.08.2016 da satın aldık.

Eski aracımız düz vites dizel 1,3 iken km'de 25 kuruş yakıt tüketiyordu, yeni aracımız ise otomatik ve benzinli olmasına rağmen sadece 25-30 kuruş/ km kullanım stilime bağlı olarak tüketiyor. Sanıyorum motor teknolojisinin yarattığı bir fark, eski aracımız 65 beygir iken bu araç 102 beygir.

Yeni araçla ilgili hoşuma giden  özellikler;
Yokuş desteği
Arka görüş kamerası
Park sensörleri
Hız sabitleyici
Start stop
Çarpışma önleme
Viraj destek
Katlanabilir koltuklar
Koltuk ısıtma
Anahtarsız giriş
Şerit takip
Teknoloji paketi
6 yıl 150 bin km garanti.

Eksik olarak değerlendirdiğim özellikler;
El freni manuel ( Tuşlu olsa daha iyi olurdu )
Yan aynalar otomatik kapanıyor ancak araç henüz çalışırken içeriden kapatmalısınız.
Camları da araçtan çıkmadan kapatmış olmalısınız.
Navigasyon güncel değil.


Honda tarafından çok basit bir şekilde düzeltilebilecek sorunlar olduğunu düşünüyorum.


Aracın motoru sessiz çalışıyor, öyle ki park ettiğinizde motoru kapatıp kapatmadığınızı unutuyorsunuz. Araçta sunulan özellikler bir çok üst segment araçta dahi bulunmuyor. En çok işime yarayan çarpışma önleyici sistem di, iki kez dalgınlıkla önümdeki araca çarpmak üzereyken araç fren yaparak durdu ve çarpışmayı önledi. Enteresan bir deneyimdi.

Bu aracı herkese gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum.







27 Haziran 2016 Pazartesi

Noah's Ark Deluxe Hotel&Spa

18 - 26 Haziran 2016 yaz tatilimizi geçirmek için seçtiğimiz Nuhun Gemisi Otel ile ilgili değerlendirmelerim.

Otele girişte otel tarafından bilgilendirme  amaçlı 3 sayfalık bir  yazı tebliğ edildi. Bu yazı kapsamında otelde kalış sürecimizde neleri yapabileceğimiz neleri yapamayacağımız, nelerin "ultra herşey dahil" olup nelerin olmadığı konusu açıklanmıştı!!! ETS Tur görevlisine konu ile ilgili şikayetimi ilettiğimde otel halkla ilişkiler sorumlusu bayan geldi, ultra herşey dahilden ne anladığını sorduğumda Kıbrıs'ta "ultra herşey dahil" bu şekilde oluyor biz ETS turizme bilgi verdik onlar sizi eksik bilgilendirmiş dediler.

Böylece yabancı alkollü içkilerin ve havuzun ortasında bulunan barın "ultra herşey dahil" konseptine dahil olmadığını ve türk kahvesinin de otel içerisinde her yerde farklı bir muameleye tabi olduğu ve
"ultra herşey dahil" olamayabildiğini öğrendik.

Spa alanında hamama girdiğimizde hacı şakir banyo sabununun da "ultra herşey dahil" konseptine girmediği ve beher kalıbın 5 lira olduğu belli oldu :)

Otelden çıkış yapacağımız gün ise bütün bu olan bitenlere tüy dikti, bu zamana kadar gittiğimiz hiç bir tatil köyünde karşılaşmadığımız bir uygulama ile karşılaştık. Şöyleki resepsiyona gittiğimizde oda kartlarımızı teslim ettik ancak benim spa'da aldığım hacı şakir sabunlar için çıkarken ödemem gereken 10 lira demoklesin kılıcı gibi karşımıza çıktı, ödemesine ödeyeceğim ancak odayı boşalttığımız için paralarımız spa'daki dolapta :)

Mutlaka ödemelisiniz yoksa odayı kapatamam diyen resepsiyon görevlisi arkadaşa resepsiyon yöneticisi olduğunu varsaydığım diğer bir arkadaş neyse biz ödeyip kapatalım siz akşam bize ödersiniz diyerek jest yaptı. Havlu kartlarını da çıkışta teslim etmeyi unutmamam konusunda tekrar uyarıldım.

Tam herşey bitti gideceğiz, bomba patlattılar bileklerimize bir bileklik taktılar. Bu nedir dediğimde artık sadece pastane bölümünden faydalanabilirsiniz dediler. Ben akşam saat 17:00'de ayrılacağımızı o saate kadar yemek işimizin ne olacağını sorduğumda resepsiyon yöneticisi arkadaş yaratıcı bir çözüm önerisinde bulundu; sabah kahvaltısı almadığınızı söylerseniz arkadaşlar yardımcı olur!!!

Sanki dilenciyiz otele oda başı 500 lira ödememişiz de, Sosyal yardımlaşma kurumundan aldığımız bir bağış karşılığında otelde bulunuyoruz.

Bu kadar kötü bir yönetime sahip bir tesis görmedim. Bu kadar büyük bir yatırım yapıp da bu kadar kötü yönetilmesi PESSS!!

Noah's Ark Deluxe Hotel&Spa

18 - 26 Haziran 2016 yaz tatilimizi geçirmek için seçtiğimiz Nuhun Gemisi Otel ile ilgili değerlendirmelerim.

Otele girişte otel tarafından bilgilendirme  amaçlı 3 sayfalık bir  yazı tebliğ edildi. Bu yazı kapsamında otelde kalış sürecimizde neleri yapabileceğimiz neleri yapamayacağımız, nelerin "ultra herşey dahil" olup nelerin olmadığı konusu açıklanmıştı!!! ETS Tur görevlisine konu ile ilgili şikayetimi ilettiğimde otel halkla ilişkiler sorumlusu bayan geldi, ultra herşey dahilden ne anladığını sorduğumda Kıbrıs'ta "ultra herşey dahil" bu şekilde oluyor biz ETS turizme bilgi verdik onlar sizi eksik bilgilendirmiş dediler.

Böylece yabancı alkollü içkilerin ve havuzun ortasında bulunan barın "ultra herşey dahil" konseptine dahil olmadığını ve türk kahvesinin de otel içerisinde her yerde farklı bir muameleye tabi olduğu ve
"ultra herşey dahil" olamayabildiğini öğrendik.

Spa alanında hamama girdiğimizde hacı şakir banyo sabununun da "ultra herşey dahil" konseptine girmediği ve beher kalıbın 5 lira olduğu belli oldu :)

Otelden çıkış yapacağımız gün ise bütün bu olan bitenlere tüy dikti, bu zamana kadar gittiğimiz hiç bir tatil köyünde karşılaşmadığımız bir uygulama ile karşılaştık. Şöyleki resepsiyona gittiğimizde oda kartlarımızı teslim ettik ancak benim spa'da aldığım hacı şakir sabunlar için çıkarken ödemem gereken 10 lira demoklesin kılıcı gibi karşımıza çıktı, ödemesine ödeyeceğim ancak odayı boşalttığımız için paralarımız spa'daki dolapta :)

Mutlaka ödemelisiniz yoksa odayı kapatamam diyen resepsiyon görevlisi arkadaşa resepsiyon yöneticisi olduğunu varsaydığım diğer bir arkadaş neyse biz ödeyip kapatalım siz akşam bize ödersiniz diyerek jest yaptı. Havlu kartlarını da çıkışta teslim etmeyi unutmamam konusunda tekrar uyarıldım.

Tam herşey bitti gideceğiz, bomba patlattılar bileklerimize bir bileklik taktılar. Bu nedir dediğimde artık sadece pastane bölümünden faydalanabilirsiniz dediler. Ben akşam saat 17:00'de ayrılacağımızı o saate kadar yemek işimizin ne olacağını sorduğumda resepsiyon yöneticisi arkadaş yaratıcı bir çözüm önerisinde bulundu; sabah kahvaltısı almadığınızı söylerseniz arkadaşlar yardımcı olur!!!

Sanki dilenciyiz otele oda başı 500 lira ödememişiz de, Sosyal yardımlaşma kurumundan aldığımız bir bağış karşılığında otelde bulunuyoruz.

Bu kadar kötü bir yönetime sahip bir tesis görmedim. Bu kadar büyük bir yatırım yapıp da bu kadar kötü yönetilmesi PESSS!!

3 Mart 2016 Perşembe

Amsterdam ve Brugge gezisi

13 - 18 Şubat tarihleri arasında yaptığımız Amsterdam ve Brugge gezisi. 13 Şubat'ta Sabiha Gökçen Havalimanından  Pegasus Havayolları ile Amsterdam yolculuğumuza yaklaşık 1 saat civarında uçakta bekleyerek yaptığımız rötar ile hareket ettik. Hollanda saati ile 15:00 civarında indik. Schippol havalimanından bindiğimiz otobüsle şehir merkezindeki NH Amsterdam Centre Hotel e ulaştık. Oteldeki check-in işlemlerimiz tamamladık. Otel rezervasyon ve ödemesini yaptığım Travel Republic internet sitesi işini iyi yapmış ki herhangi bir sorun yaşamadık. İlk kez kullandığım bu sitenin avantajı otel ödemesinin 1 Pound'luk kısmını yaparak otele gireceğimiz tarihe 10 gün kalana kadar garantili rezervasyon yapılabilmesiydi.

Otel şehir merkezinde olduğu için her yere ulaşım çok kolay oldu. Amsterdam bizim ziyaret ettiğimiz tarihler için doğru bir gezi destinasyonu değilmiş çünkü hava bizim standartlarımıza göre soğuktan daha soğuktu :) Gerçi orada yaşayan insanlar için bu soğuk hiç sorun değil, şehirde ciddi bir bisiklet kullanımı var ve gözlemlediğim kadınlar mini eteklerle ince çoraplarla bisiklete biniyorlardı.

Amsterdam kısa bir gezi için iyi bir şehir. Gezilecek yerleri ucuza getirmek adına iamsterdam adı verilen şehir gezi kartından alınması mantıklı. Biz 2 günlük bir kart aldık ve beher kart için 65 Euro ödedik. Bu kart ile şehir içi ulaşım, başlıca müze gezileri, kanal turu, hayvanat bahçesi ve micropia adında ki mikrop müzesini gezdik. Böylece ödediğimiz parayı aldığımız hizmetlerle fazlası ile çıkardık.

1 gün için Brugge'a gittik, yaklaşık 3 saatlik bir mesafe otoyoldan gidiliyor. Yolda giderken çok fazla manzara yok ancak Hollanda'nın yüzölçümü konusunda fikir sahibi olmanız açısından yararlı. Brugge'de Amsterdam gibi kanalları olan bir şehir, orada da bir kanal turu yaparak şehir meydanını gedik. Biralarıyla meşhur olduğundan bir barı ziyaret ettik. Çikolata üreticileri ve satış yerleri var, Ülker'in sahibi olduğu Godiva piyasadaki en dominant firma. Lokal olduğunu düşündüğümüz bir restauranda öğle yemeğimizi hallettik. Akşam vakitlice döndük.

Amsterdam için söyleyebileceğim şeyler, fiyatlar bize göre pahalı. Deniz kabukluları ile hazırladıkları yemekleri güzel. ve lezzetli. Dünya mutfağından her türlü yemeği bulmak mümkün. Biraları çok çeşitli. Halkı kibar ve turiste alışkın. Şehir turist kaynıyor ve şehrin her yerinde esrar içmek serbest, Cafe Shop adı verilen bar tarzı yerlerde esrar ve space cake adını verdikleri esrarlı kekler satılıyor. :) Polis kimseye hiç bir şekilde karışmıyor. Genelevler şehrin her yerine yayılmış, genel olarak Red Light bölgesinde yer alıyorlar. Sex showları ve striptiz showlar yapılan bir çok yer var.

Özetle şehri turistik yapabilmek adına her şey serbest bırakılmış, böylece şehir turizmi canlandırılmış. Bu serbestlik olmasaydı bu kadar turist alması bence mümkün değil. Şehir gördüğüm Alman şehirlerinden daha farklı değil, müzeleri bir Louvre yada British Museum değil.

Bir defaya mahsus görülmesinde ve gezilmesi iyi olabilecek şehirler. Gidecek olanlara tavsiyem sıcak zamanlarda gitmeleridir.


3 Şubat 2016 Çarşamba

Benchmarks


ABD toplam GSYH 17,4 trilyon dolar, Türkiye'nin GSYH'dan 18 kez daha büyük. ABD'de ki en büyük şirketlerin piyasa değerlerine baktığımızda ilk 5 sıradaki şirketler şöyle;

1 Alphabet (Google)      $570 milyar
2 Apple                         $539 milyar
3 Microsoft                    $435 milyar
4 Exxon                         $324 milyar
5 Berkshire Hathaway    $320 Milyar

Teknoloji (hayal) satan en büyük 3 şirketin piyasa değeri $1,5 trilyon ile toplam ABD GSYH tutarının %10 unu temsil ediyor.

Bu 3 şirketin piyasa değeri Türkiye'nin toplam GSYH'sının yarısına karşılık geliyor.

Bu koşullar değişmediği müddetçe aradaki farkın kapanması mümkün değil. Her zaman onlar öncü biz takipçi olacağız :(