8 Kasım 2013 Cuma

Stil




Tarz, insanı rezil eder, vezir de eder. Yanlış seçimler sizi olduğunuzdan şişman, yaşlı ve özensiz gösterebilir


Bir beden büyük giyinmek

Nedendir bilinmez Türk erkeklerinin çoğu kendilerine bir beden büyük kıyafetler seçiyor. Özellikle takım elbisenin üstünüze tastamam oturmasına özen gösterin. Uzun, bol, omuzlardan düşen ceketlerden, yüksek belli baba pantolonlardan ve aba gibi paltolardan uzak durun. Slim-fit kalıplardan şaşmayın.

Demode desenli, uzun bağlanmış kalın kravat

Takım elbiseyi bozan bir aksesuar da parlak renkte kalın, büyük polyester kravatlar. Şu aralar  ince yakalar ve ince kravatlar oldukça moda iken düz renkler de, küçük desenler de, ince ve ipekli kravatlardan seçilmeli. Kravatlarınızı bağlarken uç kısmının, pantolonun kemer hizasında kadar uzamadığından emin olun.

Uzun ceket kolu

Dolabınıza gidin ve ceket kollarınızı kontrol edin. Kısa bir işlemle, terzilerde ya da satın aldığınız mağazalarda, ceket kollarınız kısaltılabilir. Uzun ceket kolu sizi kısa ve hantal gösterecektir. Kol boyu bileğinizde bitmeli. Ve hatta, gömlek manşeti ceketten gözükebilir.

Bileklerde katlanan, uzun pantolon paçaları

Pantolonlarınızı ‘boyum uzar’ diye uzun almıyorsanız, denerken, paçasının topuğun 1-2 santim üstünde bittiğinden emin olun. Uygun uzunlukta paça, daha fit gösterir.

Derin dekolte

Şu bir gerçek ki, Türk erkeği yakayı bağrı açmayı seviyor. Ya da içine atlet giyme gibi çağdışı bir alışkanlığı var. Her iki tarzla da vedalaşmanızı öneriyorum. Üşüyorsanız atlet yerine V yaka triko giyin. Takım elbise gömleğinin içine giymek için dar, V yaka beyaz bir tişort seçin.

6 Kasım 2013 Çarşamba

Trafik

Derler ki; insanın neresi ağrıyorsa canı oradaymış. Benim de günümün en az 2 saati işe gidip gelmek için yolda geçtiğinden dönüp dolaşıp aynı mevzuya dönüyorum :)

Bugün trafikte yeni bir konu dikkatimi çekti, trafikte seyreden araçlar içinde kuralları en çok ihlal eden sürücülerin kullandıkları araçların markaları. Kanaatimce başlı başına sosyolojik bir araştırma ve inceleme konusudur. Fiat Doblo, Citroen Berlingo, Peugeot Partner, Renault Kangoo, Volkswagen Caddy,  Hyundai minübüs ve yine Volkswagen Transporter araçların sürücüleri kanaatimce trafik kural ihlallerinde ipi göğüslerler.


28 Ekim 2013 Pazartesi

Trafik sorunu ve ruh sağlığı

Son haftalarda başıma gelen olaylar, trafik ile ilgili yapılan çalışmalarla ilgili olumlu beklentilerimi  negatife döndürdü.
İş ve ev arasında mesai günlerinde E80 karayolunu yani TEM otoyolunu kullanıyorum. 

E80'nın başındaki E bildiğiniz üzere Europe yani Avrupa olup, otoyol olduğu için yeşil renkle gösteriliyor. E80 karayoluna E6 diyenler olmakla birlikte bu uydurulmuş bir isim, E5'ten sonra yapıldığı için halk arasında E6 olarak adlandırılmış. Margarin'e Sanayağ  yada kağıt mendile Selpak dedikleri gibi.. Bu arada TEM ingilizce olup Trans Euro Motorway demek, bu da Transit Avrupa Otoyolu demek oluyor.

Her neyse son günlerde başıma gelen ve dikkatimi çeken aksaklıklar;
  • Arkamda birdenbire beliren genelde çok genç ve/veya evrimini tamamlayamamış pisikopat mahluklar tarafından tampon mesafesinde zikzak yapılarak takip ve taciz edilme. Yıllardır araba kullanan birisi olmasam kazaya sebebiyet verilmesi kesin.
  • Zikzak yaparak ani sollamalar yapan hızlı öfkeli modelleri
  • Emniyet şeridini kullanmakta ısrar edenler
  • En sol şeridi kullanmak suretiyle seyreden Tır ve Kamyonlar
  • Cep telefonu ile konuşarak 80 Km süratle en sol şeridi kullananlar
Polisimiz otoyolda belirli aralıklarla durup, bu türden hatalı sürücülere ceza düzenlemeye çalışıyor ama ne çare.. Kanımca otoyol boyunca emniyet şeridinin trafik cezalarını düzenlemek üzere polis moboları ile doldurulması iyi olur. Sanıyorum ancak o zaman düzenli bir şekilde cezalar tanzim edilebilir. Poliste soğukta rüzgarda yol kenarlarında kalmaktan kurtulur.

E80 otoyolu ile ilgili daha geniş bilgi; http://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa_E-yolu_E80 adresinden alıntıdır.

Avrupa E-yolu E80 batı-doğu referanslı 5600 km (3500 mil) uzunlukta batıda Lizbon, Portekiz'de başlayan ve İran'a girişte Gürbulak sınır kapısında sona eren bir uluslararası Avrupa E-yoludur. Bu E-yolu Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye üzerinden geçerek Türkiye-İran sınır kapısı olan Gürbulak'ta İran'a ulaşarak sona ermektedir. Pescara, İtalya ile Dubrovnik, Hırvatistan arasında Adriyatik Denizi'ni geçmek gerekmekte ve düzgün işleyen bir feribot servisi gerekmektedir. E80 - 5600 km (3500 mil): Lizbon - Valladolid - San Sebastian - Toulouse - Nice - Genova - Roma - Pescara Dubrovnik - Podgorica - Priştine - Niş - Sofya - Filibe - İstanbul - İzmit - Gerede - Amasya - Erzurum - Gürbulak - İran

27 Ekim 2013 Pazar

YANSIMALAR: Son halife Abdülmecid'in tablosu satılmış.

YANSIMALAR: Son halife Abdülmecid'in tablosu satılmış.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun


29 Ekim 1923’te TBMM, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası)’nda yaptığı değişiklikle, devletin yönetim biçimini cumhuriyet olarak ilan etmiştir. Aynı gece bu ilan, atılan 101 pare top ile kutlanmıştır. 1924 yılında ise cumhuriyetin ilanı şenliklerle kutlanmıştır.

2 Şubat 1925'te, Hariciye Vekaleti'nce (Dışişleri Bakanlığı) düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim'in bayram olması önerilmiştir.[2] Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenmiş ve18 Nisan'da karara bağlanmıştır. 19 Nisan'da ise teklif TBMM tarafından kabul edilmiştir. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, 1925'ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başlamıştır 

08502200505

05077345295 no'lu telefondan bir mesaj geldi, der ki hesabınıza 200 TL değerinde 500 DK hediye tanımlanmıştır. 08502200505 arayarak hediye TL dakikalarınızı aktifleştiriniz. 08502200505

Ne iyi insanlar ve işletmeler var yahu, durup dururken hattımıza dakika yüklüyorlar :) Bu ve bunun gibi dolandırıcılardan gelen mesajlara itibar etmeyin.

22 Ekim 2013 Salı

12 Ekim - 18 Ekim 6 gün altı ülke

Didem'in bir yerlere gitme isteği ve benim yıl sonunda geçerliliğini yitirecek millerimin baskısı altında bir seyahate çıkmaya karar verdik. Kabaca rotamız uçakla Saraybosna, oradan araba kiralayarak Karadağ, Arnavutluk,Makedonya,Kosova,Sırbistan ve Saraybosna. Bayramdan önceki son hafta idi ve gidebileceğimiz vize istemeyen bir ülke olmalıydı. Fas, Tunus ve Bosna Hersek arasında bir seçim yapabiliyorduk ve güvenlik risklerini düşünerek Saraybosna'da karar kıldık. Didem'in uçak biletini misafir yolcu statüsünden 13000 mil ve 100 lira para karşılığında aldık, benim biletim için Wings Card'ın millerini kullandık 59000 mil puan.
Uçuşumuz sabah 08:50 Atatürk Havalimanı üzerinden olacak, sabah saat 07:00 civarında havalimanında olduk ancak o ne? Check in için bir kuyruk var akıllara zarar, biz elektronik check-in yaptırmıştık ancak 1 adet bavulumuz var, sırayı beklersek uçağı kaçıracağımız kesin görünüyor. Neyse yetkili birileri ile görüşüp rica ettim, bavulu verdik hemen pasaporta koştuk ve yeni bir şok. Tabiri caizse pasaportta kuyruğun dibi yok! Bayramda herkes İstanbul'u terk ediyor. Neyse orada da bir yol bulup pasaport kontrolden de geçtik, koştur koştur kapıya vardık. Kontroller yapıldı ve uçağa alındık. Oturuyoruz 30 dakika kadar oldu kaptan bir anons yaptı, Saraybosna havaalanın'daki kötü hava koşulları nedeni ile kalkışımızı gerçekleştiremiyoruz yarım saat sonra yeni durum bilgisi alacağız. Herneyse yarım saatin üzerinden bir yarım saat daha geçti bir gelişme yok! Bu arada yolculardan birisi fenalaştı, doktor yok mu filan bir doktor çıktı biraz o konu ile oyalandık. Sonrasında şu an için uçamayacağız sizi tekrar salona alacağız dediler. Salona döndük insanlarda homurdanmanın bini bir para, kimisi diyor ki önemli birisi gecikti onu bekliyoruz, bir kısım uçak bozuldu motoru açtılar diyor, her kafadan bir ses, THY yetkililerine bağıran çağıran mı ararsın, size tazminat davası açacam diyenleri  mi:)

Neyse saat 11:30 itibarı ile İstanbul'dan yola çıkabildik ve Saraybosna'da sislerin içine indik. Oranın saati ile 12:30 gibiydi, planladığımız gibi bir araba kiralamak için harekete geçtik ve şirketlerden fiyatlarını aldık ancak hepsi internet fiyatlarından pahalı, ben bir kaç ülke gezeceğimiz için sorun çıkmasın diye düşünerek internet'ten rezervasyon yaptırmadım. Neyse City Car Rental adındaki lokal firma bize günlüğü €40 fiyatla Opel Astra 1,6 2013 model benzinli bir araç ve navigasyon için de günlük €5  teklif etti. Makul bulduk aracı inceledik uzun bir süre Maida adındaki görevli kız aracın her noktasındaki kırığı çiziği not aldı filan, aracı aldık yola çıktık. Rezervasyon yaptırdığım Grand Otele ulaştık, 4 yıldızlı büyük bir otel oda kahvaltı 2 kişi €48 fiyatla konakladık ve açıkcası çok memnun kaldık. Günün akşamına kadar sokaklarda gezip otele döndük ve resepsiyondaki arkadaştan bize lokal bir restaurant önermesini rica ettik. Önerdiği yer gerçekten çok şıktı, atmosferden çok memnun kaldık yemek olarak soğan dolması sipariş ettim, Didem için ise tepsi böreği gibi
bir şey sipariş ettik. Yemekler iyiydi, bizden çok farklı değil. Bu arada ben arabayı kullanırken pek memnun kalmadım, ruhsata baktığımda aracın 2010 model olduğunu gördüm, ayrıca direksiyon simidindeki muamele bana airbag sökülmüş izlenimi verdi. Havalimanına gidip bağırdım çağırdım, aracı yarın öğlen geri alabiliriz dediler.
 Saraybosna'dan bir kaç kare..



19 Ekim saat 12:00 havalimanına tekrar gittik, bizden özür dilediler aynı fiyata 2013 gıcır gıcır dizel 1,6 bir Skoda Octavia gibi bir araç verdiler. Neyse aracı aldık ve düştük Mostar yollarına. Bu coğrafyada nesafeler yakın ancak seyahat süreleri uzun :) birazı hız limitlerindense daha çoğu yol koşullarından kaynaklanıyor. Yol üzerinde inanılmaz güzel renkler ve manzaralar eşliğinde Mostar'a vardık. Mostar küçük bir yer köprünün bulunduğu eski şehir denilen alanı gezdik bir kaç fotoğraf aldık ve daha fazla durmamızın manası olmadığını düşünüp hava kararmadan vurduk yollara. Yine müthiş manzara eşliğinde Karadağ'a vardık. Başkent Podgorica'da çok şık bir alışveriş merkezindeki çok şık bir restaurant'ta akşam yemeğimizi yedik. Karadağ Saraybosna'ya kıyasla insanların çok varlıklı olduğu bir yer. Her yer şıkır şıkır, oysa Saraybosna'da bir çok evde uçaksavar mermilerinin izleri duruyor. Bosna'da ki insanlar yaşadıklarını unutamamışlar. Yola revan olduk ver elini Tiran, çok berbat yollardan geçerek saat 02:30 gece yarısı Tiran'a girdik ama çevreye bakıyoruz sanki bir şehir merkezine gelememişiz. Şehrin bizim bulunduğumuz yerleri berbat durumda, rezervasyon yaptırdığımız oteli bulamıyoruz ve ortalıkda haydut kılıklı gençler ve her 50 metrede casino dolu. Biraz tırsıdık, ne yapsak filan düşünürken aklımıza Sheraton Hotel'e gitmek geldi, oraya gittiğimizde biraz daha modern bir yerlere ulaşmış olduk :) Tabii Sheraton'da kalmayı düşünmediğimizden başladık yakın yerlerdeki otelleri taramaya. Holiday Inn'e gittik gecelik €90 istiyor ki gecenin 03:00 ü itibarı ile verilecek para değil. Bir otel daha bulduk €80 istiyor, tam ümidi yitirmiştik yolun karşısında bir otel daha gördük. Zile bastık içeri girdik kahvaltı dahil €30 dediler, odalara baktık pırıl pırıl. Süper hemen yattık, sabah saat 08 yan taraftaki odadan birileri Türk'çe  anırıyor, haliyle uyandık. Kahvaltı yapıp şöyle kısa bir şehir merkezi turu (15 dakika kadar) yaparak yola koyulduk.
Hedefimiz Ohrid Makedonya, güzel bir yolculuk sonrası Ohrid'e vardık, gerçekten bir inci, çok güzel bir şehir. Göl kenarında bir meydana parkettik, otoparkçı çocuk hemen bize otel önerdi, otopark ücreti ne kadar dediğimde "Maybe 1, maybe 2 euro"  dedi :) bende çıkardım €1 verdim, gösterdiği otele doğru yöneldik bu esnada orada bulunan bir çift bizim de Türk olduğumuzu görünce muhabbete giriştiler, muhabbet koyulaştı birlikte gezilecek yerleri gezdik, otel konusunu da birlikte hallettik. Sonrasında meşhur Ohrid gölü alabalığını tatmak üzere sahildeki bir restaurant'a oturduk. Alabalığın kilosu €22 ve bir özelliği yoktu, yedik kişi başı €20 ödedik. Bence kazıktı. O gece konakladığımız otel bayağı güzeldi ve gecelik €60 ödedik.










Ertesi gün sabah kahvaltısı sonrasında Üsküp'e doğru yola çıktık, yol üzerinde Bitola ( Manastır ) şehrine uğrayıp atamızın okuduğu askeri liseyi ( aynı zamanda Atatürk müzesi ) ziyaret ettik. Bitola çok güzel bir yerleşim, eski ve yeni iç içe, Yunanistan'a yakın olmasından olsa gerek biraz yoğun Yunan etkisi hissediliyor.
Akşam hava henüz kararmakta iken Üsküp'e girdik, rezervasyon yaptırdığımız oteli navigasyondan bulamayınca arabamızı bir otoparka bırakıp Ramstore alışveriş merkezine yollandık. İstanbul Restaurant adında bir lokantada açlık sorunumuzu hallettik ve biz otelle ilgili konuşuyorken restaurant sahibi güzel bir otel olduğunu ve merkeze ancak 5 km kadar mesafede olduğunu söyledi, taksi ile €3 tutar dedi, gerçekten de öyle. Otel Orka Grup şirketinin işletmesinde yani bildiğimiz Damat&Tween. Budapeşte odasını bize €60 karşılığı tahsis ettiler :) Otelde oda numaraları yok, onun yerine her odaya bir başkentin ismini vermişler.


Üsküp'te Türk mahallesinde yani tarihi köprünün kale tarafında gezilecek yerleri şöyle bir gezdik ve meşhur güveçte kurufasulyesinden ve köftesinden yedik. Güveçte kuruyu tavsiye etmem ama köfte güzeldi :) Aynı günün akşamında otel resepsiyonundaki çocuğun önerdiği lokal müzik yapılan Nostalgia restaurant'ta akşam yemeğine gittik. Çok güzel bir mekan, garson aşırı ilgiliydi, müzisyenler Türk asıllı, bir kaç Türkçe şarkı söylediler, bizde sandık ki bizim için söyleniyor, coşkuyla eşlik ediyoruz tabii, bu arada kemancı yanımıza geldi,
. Türkmüsünüz?
- Evet
.Türkiye'den mi geldiniz?
- Evet, İstanbul'dan geldik
. Aşkolsun! o kadar sevindi ki mutluluğunu böyle dile getirdi.
. Şurdaki masadakiler de Türk, Türkiye'den geldiler.
- Tanımıyoruz
. Olur mu çok meşhur kadın, Ali kaptan vardı küçük çocuk vardı dizide burada oynadı, bildiniz mi?

Didem evet Wilma Elles deyince kemancı sevindi, güzel bir akşam oldu saat 23:00 gibi otele döndük. Yemekler süperdi herkese öneririm.

Sabah 08:30 da yola çıktık, yaklaşık 1 saat kadar sonra Kosava'ya girdik, amacımız oradan Sırbistan'a geçmek. Kosava'ya bir girdik aklımızı kaçıracaz, bir savaş atmosferi var gibi, her yer berbat durumda, yollar çok kötü, her yer birleşmiş milletler ve anlayamadığımız diğer askerlerle dolu. Polis jipleri, tuhaf yola sığmayan amerikan savaş jipleri, sanki bir korku filmi. Hiç durmadan Priştine üzerinden devamla Sırbistan sınır kapısına geldik. Yolda gelirken bazı barikatlardan geçtik! Neyse sınırda pasaportu ve araç belgelerini verdik. Bekleyin ileriye çekip dediler, normalde kaşeyi basıp gönderiyorlar. Hayırdır filan derken yanımıza bir Sırp görevli geldi, buradan geçemezsiniz gibi bir şeyler anlatıyor kendi dilinde, neden geçemeyeceğimizi soruyorum ingilizce türkçe, neyse sonrasında anladık ki biz girişi Kosova'dan yaptığımız için ve Sırbistan'da Kosova'yı tanımadığından bizi o sınır kapısından almıyorlar. Gümrükçü bize iyice yolları tarif etti ve önce Karadağ'a gidip oradan Sırbistan'a girmemiz gerektiğini açıkladı :) Neyse saat 15:30 itibarı ile düştük tekrar yollara, giderken bir polis çevirmesine girdik adamlar bize nefretle bakıyor, pasaportu görünce hiç bir şey söyleyemiyorlar! Meğer biz Bosna plakalı bir araçla gezdiğimiz için sevimsiz bir duruma düşmüşüz oralarda. İyi ki bizi birinci sınır kapısından çevirmişler , yoksa aydınlıkta Sırbistan'ı geçmek zorunda kalacaktık ve belki aracımızı taşlayacaklar kim bilir! Bu arada Didem telefonumuza gelen 0312'li numaradan Dış İşleri Bakanlığı'nı aradı, oradaki çalışanlara durumu aktardı, bu konuda bişey bilmediklerini Kosova'daki Büyükelçiliği aramamız gerektiğini söylediler. Didem Büyükelçilikle görüştü ancak bize faydalı olabilecek hiç bir şey söyleyemediler! Sırp sınır görevlisinin verdiği bilgiler bizim için daha faydalı oldu. Ayrıca araç plakamızı sordular, Didem'de aracın Bosna plakalı olduğunu söyledi, bu konuda da hiç bir yorum yapmadılar!
Neyse ilerleyen saatlerde Sırp sınır görevlisinin verdiği rotayı takip ederek Pec üzerinden Karadağ'ın Rozaj sınır kapısına vardık. Ama ne varmak, aşağıda 22 derece olan sıcaklık yukarıda 1,5 dereceye düştü ve kar yağışı başladı :) Böylece mevsimin ilk karını Karadağ'da görmek kısmet oldu. Karadağ'da saat 19:00 civarı artık açlık ve yorgunluktan pes eden bedenleri biraz dinlendirmek ve bir şeyler yemek üzere durduk.
Çok güzel bir akşam yemeği ziyafeti sonrasında tekrar düştük yollara. Sonuçta Sırbistan sınır kapısına vadık, pasaportu ve ruhsatı sınır görevlisine uzattım.
- Sırpça bir şeyler söylüyor
. İngilizce bir şey anlamadığımı söyledim.
-İngilizce Türk'müsünüz?
.Evet
-Türkiye'den mi geldiniz?
.Evet
-Nereye gidiyorsunuz?
.Saraybosna'ya ve oradan İstanbul'a döneceğiz.
-Didem kim?
*Benim
-Sırbistan'a ilk kez mi geliyorsunuz?
*Evet
-Ne iş yapıyorsun?
.Ekonomistim
- Türkler genelde İngilizce konuşmak istemiyorlar
.Bilmiyorlardır, bilseler konuşurlar
-Yok konuşmuyorlar
.Fransızlar için derler İngilizce konuşmuyorlar diye
-İyi yolculuklar

Bir hışımla Sırbistan topraklarını geçtik ve şaşkın bakışlar altında Bosna gümrüğüne vardık. İşlemlerimiz yapıldı ve yaklaşık 10 km kadar gittik Good Bye Serbia şeklinde bir tabela! Anlayabilmek mümkün değil, sonra bir polis çevirmesi daha, şaşılacak bir şey varsa pasaportu görenlerin yelkenleri suya iniyor :)
Hayatımda geçmediğim kadar tünel geçerek gece saat 22:00 civarlarında Saraybosna Grand Hotel'de yatağımızdaydık. Nasıl uyuduk bilemiyoruz, uyandık koştur koştur havalimanı, rent a car'cı Maide dedi ki uçağınızın 2 saat rötarı var, aceleye gerek yok. Olmasa şaşardım :)
Saat 08:50 uçağımız 11:30 itibarı ile kalktı ve öğleden sonra İstanbul'a indik. Dileğim ülkemizde birlik ve beraberlik ve huzur ortamı dünya son bulana kadar daim kalsın.



3 Ekim 2013 Perşembe

Arçelik - Beko teşekkür

Bugün Arçelik - Beko çağrı merkezini de aradım, yaklaşık 2 ay kadar önce evi taşıdığımız için klimayı söktürüp yeni evde montajını yaptırmıştım. Son 2 gündür hava çok soğuk ve rüzgarlı, evin içine bir uğultu geliyor, biraz dinlediğimde klimanın dışarı ile bağlantı yapılan yerinde izolasyonunun yapılmadığını gördüm. Beko çağrı merkezini aradım, sorunumu anlattım kayıt aldılar saat 13:00 idi ve 13:40 itibarı ile servis geleceğini bildirmek için aradı.

Daha önce de bir montaj sorunu yaşamıştım ve yine anında müdahale edilmişti. Aynı gün içerisinde çağrı merkezi tekrar aradı, problemin çözülüp çözülmediğini  ve çözümden memnun muyum sordu, memnun olduğum bilgisini verdim teşekkür ettim. Sonrasında kurum içerisinde başka bir birimden tekrar arandım, aldığım servis hizmeti ve çağrı merkezinden memnuniyetim soruldu, çok teşekkür ettim.

Samsung Buzdolabı değişimi yılan hikayesi Bugün 22 Ekim 2013 henüz bir gelişme yok

Dün aradığım çağrı merkezindeki yetkili, sizin buzdolabı değişim sürecinde ancak aynı model üretilmediğinden değiştirilemiyor, eğer fark öderseniz bir üst modeli alabilirisiniz dedi :) Ben buzdolabını alalı 1 yıl oldu belki, o zaman ödediğim parayla nasıl yeni ve üst model alabilirim. Samsung firması benimle dalga geçiyor.


Samsung buzdolabı - macera sürüyor

Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü Samsung Genel Merkezi tarafından değişiminin sağlanacağı söylenilen sorunlu  buzdolabı ile ilgili olarak Samsung Bakırköy Servisi MTA Elektronik'ten bir telefon aldım, arayan kişi ve kişilerle diyaloglarımız;

MTA Servis: Buzdolabınız için ücret iadesi yapılmasına karar verildi. 
Ben            : Değişim istiyorum, Merkez  bana bu değişimle ilgili model önerdii ve bu model üzerinde anlaştık, sanırım bir hata oldu.
MTA Servis: Konuyu araştıracağız,

Telefonu kapattık, üzerinden sanırım 1 gün geçti bir arama geldi;

Telefondaki şahıs : MTA Servis'ten arıyoruz, müsaitseniz gelip buzdolabınızı alacağız
Ben                      : Ne maksatla alacaksınız, değişim mi yapacaksınız?
Telefondaki şahıs : Hayır ücret iadesi yapacağız
Ben                  : Ücret iadesi istemiyorum, yeni bir buzdolabı istiyorum..Siz buzdolabını alınca ben içindekileri ne yapacağım? Üstelik                                                     Samsung Merkez'le yaptığım görüşmede değişim yapılacağı söylendi.
Telefondaki şahıs : Biz konuyu araştırıp 5 dakika sonra size dönelim 
Ben                      : Peki

Aradan geçen bir kaç günden sonra konuyu bir tekrar sorayım dedim ve önce merkezi aradım oradaki Halkla İlişkiler Yöneticisi olan şahsa ulaşamadım, başka bir arkadaşla görüştüm. Konuyu araştırıp bana döneceğini söyledi :)
Aradan bir gün geçti bu sefer çağrı merkezini aradım, sıkıntımı anlattım dinledi sonra sizi çok kısa süre hatta bekleteceğim dedi, 10  dakika kadar geçti hatta beklediğim için  teşekkür etti, sonra ;

Çağrı Merkezi görevlisi 1: Ünal Bey sizi duyamıyorum siz beni duyabiliyorsanız tekrar arayın.
3 kez tekrarladı ve kapattı.

Bugün tekrar çağrı merkezini aradım, 

Ben                                 : Dün aradım sorunumu anlattım sonrasında arkadaş sesimi duyamadığımı söyleyip telefonu kapattı.
Çağrı Merkezi görevlisi 2 : Ben hemen konuyu araştırıyorum, sizi çok kısa hatta bekeleteceğim, yaklaşık 10 dakika sonra
Sizi duyamıyorum, sesinizi alamıyorum,siz beni duyuyorsanız tekrar arayın.

Ben                                  : Sesimi duyabiliyor musunuz?
Çağrı Merkezi görevlisi 3 : Evet
Ben                                  : Net mii?
Çağrı Merkezi görevlisi 3 : Evet, buyrun
Ben                                 : Daha önce 2 arkadaş sesimi duyamayıp telefonu yüzüme kapattılar da
Çağrı Merkezi görevlisi 3 : Hatlardan kaynaklanmıştır
Ben                                 : Sorunum böyleyken böyle
Çağrı Merkezi görevlisi 3 : Tamam sizin ürün değişim sürecinde
Ben                                  : Lütfen kayda alın böyle saçma bir servis anlayışı olmaz, bu değişim işini aylardır çözemediniz, en sonunda firmanızı dava edecem. Lütfen gerekli yerlere konu ile ilgili bilgilendirme yapın
Çağrı Merkezi görevlisi 3 : Yöneticilerime bilgilendirme yapacam
Ben                                 : Dinlediğiniz için teşekkür ederim, sorunumu çözemediniz ama en azından gazımı aldınız.

Bunun üzerine aşağıdaki yazıyı Samsung Facebook sayfasına yazdım;
yorum
 Samsung'dan ürün alacak olanlara bilhassa buzdolabı alacak olanlara tavsiyem şudur; Samsung ürünü almayın, ben bir hata yaparak Samsung buzdolabı aldım, yaşadıklarımı blogumdan takip edebilirsiniz, ben böyle koordinasyonsuz, böyle ne yaptığını bilmeyen şirket görmedim..Ürünleri kaliteli, fiyatları rakiplerine göre ucuz ama ataların dediği gibi ucuz etin yahnisi yavan oluyor  Kanımca servis verme çabası olmadığından, işin gerektirdiği çapta servis ağını kurmamışlar dolayısıyla maliyetleri aşağı çekmişler. Sanayi bakanlığının ürünlerin tüketiciye bu şekilde sunulmasına ve tüketicinin mağdur olmasına neden sebebiyet verdiğini de anlamak mümkün değil.


Bu konu ile ilgili yapılabilecek tek şey hukuki yollardan hakkını aramak, bu durumda karşınızda dünya devi bir kurum ve onun artık kaç tane olduğu belli olmayan avukatları var ve de canım Türkiye'min inanılmaz hızlı ve etkin çalışan mağdurların her zaman yanında yer alan vatandaşını hiç bir yerel ve küresel sermayeye ezdirmeyen hukuk sistemi var..


24 Eylül 2013 Salı

Ne olacak memleketimin hal-i ahvali?

Bugün Hürriyet gazetesinde okuduğum bir haber beni bir kez daha ümitsizliğe boğdu. 17 yaşındaki liseli çocuktan cep telefonunu isteyen diğer 3 çocuk 17/15/15 yaşlarında, cep telefonunu alamadıkları için diğerini bıçaklayarak öldürmüşler.( http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24776407.asp )
Nasıl bir akılla böyle bir şey yaptılar, cep telefonunu alsalardı ne yapacaklardı? Nasıl bir sosyo ekonomik altyapıda yetiştiler, hangi filmleri seyrederek bu eylemi gerçekleştirdiler? Bunların ana ve babaları kimler, ne iş yaparlar? Eğitim düzeyleri nedir? Bursa'ya göç ile mi gelmişler? Bu soruların hepsinin cevaplanması ve değerlendirilmesi gerekiyor.
Son günlerde yaşanan bu ve benzeri olaylar, tecavüz olayları, gasp olayları, cinayetler, darp..açıkcası beni ülkemden ve insanlarından soğutuyor. Devletin bu sorunlarla acil olarak ilgilenmesi lazım. Neden bu işlerin son dönemlerde katlanarak arttığının incelenmesi ve gereken tedbirlerin acilen alınması lazım.
Ülke vatandaşlarının hukuka, insanlığa ve diğer kutsal değerlere karşı duyduğu öfke ve saygısızlığın araştırılması lazım, lazım,lazım....... :(

18 Eylül 2013 Çarşamba

Bedaş

Bazı kurumlardan yanıt alınamıyor. Çünkü onlar halktan, insandan, vatandaştan her şeyden üstünler. Bedaş sanırım böyle bir kurum, şimdilik :) Bir gün sanıyorum çok yakında istediğim kurumla çalışabilme şansını yakaladığımızda, onlarda kendilerine çeki düzen vereceklerdir. Dün Digitürk'ten aradılar, size şöyle bir özel teklifimiz var dediler. Ben de sizden gelecek hiç bir teklifi istemiyorum hatta adınızı bile duymak istemiyorum dedim. Neden çünkü geçmişte bir aboneliğim olmuştu ve abonelik sonunda bana iyi davranmamışlardı.

Tüm müşteri odaklı değil de kar odaklı çalışan kapitalist anlayışlı firmalara nacizane önerimdir. Kanımca Türk milleti hassas, alıngan, küsen ve çok pis kin tutan bir millettir. Eğer bu ülkede çalışıp, para kazanmak istiyorsanız vatandaşa iyi davranın, kötü davranırsanız kara listesine girersiniz ve bir kez kara listeye girdiniz mi sizi oradan kimse çıkaramaz. Hele ki alternatifiniz varsa...

4 Eylül 2013 Çarşamba

Bedaş ile ilgili şikayetim


Bedaş ile yaşadığım sorun nedeni ile kendilerine gönderdiğim şikayet mektubum, çözüm ile ilgili herhangi bir dönüş olur ise yine burada paylaşacağım. Kamu zihniyetli kurumların halka yaklaşımını sergilemesi açısından kötü bir örnek.

Sn. Yetkili,

03 Eylül 2013 tarihinde Bedaş Güngören işletme müdürlüğüne gittim, 20 gün kadar önce evimi taşıdığım için ilişik kestirdim ve
tarafıma ödenmesi gereken bir güvence bedeli söz konusuydu 15 gün sonra nakden ödenileceği personeliniz tarafından bildirildi.

Öneri : Ben evimi yeni bir adrese taşıdığıma göre eski güvence bedeli neden Güngören müdürlüğünden Küçükçekmece müdürlüğüne devredilmiyor?
İşin operasyon yükünü vatandaş ve Bedaş çalışanı için azaltır.

Şikayet : Ben işlerimi bırakıp Güngören işletme müdürlüğüne paramı almaya gidiyorum, saat 09:48 itibarı ile bana verilen sıra no ek’te göreceğiniz gibi 114,
Bekleyen kişi sayısı         : 74
İşlem gören numara        : 40
İşbaşı saati                     : 08:30
Çalışan banko sayısı        : 5
Toplam geçen süre          : 1 saat 18 dakika

Bu kadar bekleyemeyeceğim için öğleden sonraya bıraktım,  takdir edilir ki benimde vatandaş olarak çalışıp para kazanmam gerekir ki elektrik idaresine ödemelerimi yapabileyim ve orada çalışan memurlarda maaşlarını alsınlar.

Öğleden sonra gittiğimde saat 13:52 bana verilen sıra numarası 347, bekleyen kişi sayısı 186, takdir edersiniz ki bekleyemedim.

Benim sizden iade edilecek parayı neden hesabıma transfer olarak alamadığımı, neden işimi bırakıp bu tür bir işle uğraşmam gerektiğini bana kendi iş prosedürleriniz içerisinde bildirmeniz durumunda yapılan iş ve işlemlerden memnuniyetsizliğim bir anlamda giderilmiş olacaktır.

Sorunumla ilgili yazılı çözüm önerinizi rica ediyorum.

Saygılarımla,

Ünal KARAGÖZ
0533 370 9642

Samsung son durum

03 Eylül sabahı fatura ve garanti belgesini Samsung yetkili servisine bıraktım. Buzdolabımızı yenisi ile değiştirmeyi kabul ettiler. Bu kadar uğraşmamın sonucunda dava v.b. yollara gitmeden böyle bir sonuç elde edebildiğim için mutluyum. Bu noktadan sonra artık dolabı teslim almamız için süre belirtilmemiş olması dışında bir sorun kalmadı gibi görünüyor.

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Samsung servis

Servis geldi ve dolabı inceledi, koku sorunumuzun dışında belirlediğim diğer bir sorunu servisle paylaştım, dolabın buzluk kısmında oluşan kabarmalar söz konusu ve bu kabarmalar sanki plastiği ateşe tabi tuttuğunuzda oluşan cinsten, servisten gelen arkadaşlar videosunu çekerek genel merkeze göndereceklerini söylediler. 27 Ağustos itibarı ile size bir dönüş olacaktır dediler, akşama kadar bekledim ve servis firmasını aradım 10 dakika kadar telefonda bekledikten sonra birisi telefonu açtı, kayıt numaramı bildirdim baktı e ne olacaktı sizin için servis gelmedi mi dedi, bende servis geldi ama kabarmayla ilgili şikayetimi bugün sonuçlandıracaklardı o ne oldu diye aradım dedim. Bekleyin dedi 5 dakika sonra sizin dolabınız için parça sipariş edilmiş gelince sizi arayacağız dediler, Deniz hanım ilgileniyormuş.. Yani ben servisi aramazsam servis beni aramayacak :) Tesadüf aynı gün öğlen saatlerinde Samsung Müşteri hizmetleri beni aradı ve memnuniyet anketi yaptı, müşteri temsilcilerinden memnun muyum gibi bir kaç soru sordular bende memnuniyetimi bildirdim, sonrasında arkadaşlarınıza çevrenize Samsung ürünlerini tavsiye edermisiniz dediler, bende kesinlikle etmem dedim. Samsung şirketinin tüm İstanbul'da sattığı tüm ürünler için ( yani cep telefonu, televizyon, beyaz eşya v.b.) aklınıza ne gelirse hepsi için sadece 8 servisi var... Gümrük ve Ticaret bakanlığı bu tür bir işe nasıl izin vermiş anlamak mümkün değil. Kızcağız teşekkür etti ama şaştı kaldı.
İşin peşindeyim, gelişmeler bu sayfalarda..

Bu arada servis ile ilgili şikayetler için :  T.BakanligiEvrakKabul@gtb.gov.tr  elektronik posta adresini kullanabilirsiniz.





21 Ağustos 2013 Çarşamba

Samsung Buzdolabı arıza ve servis işlerimiz..

Son bir yıl içerisinde Darty Yenibosna'dan aldığım Samsung marka buzdolabı ile ilgili Darty ile çok mücadele etmiştim. Herhalde bu buzdolabında bir gudubetlik var :) Bayramın 1.günü yeni taşındığımız evden Ereğli'ye ailemi ziyaret etmek üzere yola çıktık. Güzel bir yolculuk yaparak ziyaretimiz tamamladık, bayramın 3. günü Cumartesi sabah 8'de Akçakoca'dan yola çıkıp Didem'in kuzenin düğünü için Aksaray'ın Ortaköy ilçesinin Sarıkaraman köyüne öğleden sonra 3 gibi ulaştık. Düğün merasimi süperdi, çok güzel ağırlandık. Düğünün gecesinde saat 23:00 civarında köyden ayrıldık ve konaklamak üzere Kırşehir'e vardık. Öğlen saatlerinde Kırşehir Öğretmenevi'ni arayıp, yer müsaitliği sorduğumuzda herhangi bir sorun yok dilediğiniz saatte gelebilirsiniz demişlerdi ) Ama güzel ülkemin hangi işi doğru ki, yoldan aradığımızda maalesef yerimiz yok dediler. Bizde internetten biraz araştırdık ve 3 yıldızlı Temur Termal adında bir otel bulduk, telefon  açıp fiyat bilgisi aldık. Oda kahvaltı 100 lira, otele vardık odaya çıktığımızda odanın banyosunun milattan önce kaldığını ve aşırı derecede pis olduğunu gördük. Aşağıya resepsiyona indim, banyonun pis olduğunu ve odayı değiştirmek istediğimi söyledim. Yeni bir oda verdiler, verilen yeni odada banyo zemininde başkalarına ait saç kılı yoktu ama yine ortalık rezalet ve sanıyorum banyodaki çöp kutusu yeteri kadar dolmadığından boşaltılmamış. Turizm Bakanlığı neye göre yıldız dağıtıyor bilemedim, il turizm müdürlüğü hiç denetlemiyor mu? Ayıp yahu. Bu otele değil 3 yıldız pansiyon statüsü bile verilmez rezalet, ertesi gün otelden çıkarken resepsiyondaki kişiye bu otel hiç renovasyon görmedi mi dedim, çocuk bana renö ne? dedi.. yani banyoları filan hiç yenilemediniz mi dedim, çocuk niye ki bir sorun mu var dedi? Bende banyodaki alafranga tuvaletin taşı oturduğunda dingildiyor dedim :) O da hemen bakarız abi dedi.. Neyse hiç kimseye Kırşehir iline gidip te Özgül Termal otelde kalın demem ama kalmayın da diyemem :)) keyfiniz bilir.. benim bir daha yolum oraya düşerse ki hiç sanmıyorum, o otele uğramam:)

11 Ağustos Pazar öğleden sonra Sarıkaraman'dan yola düştük ver elini Konya üzerinden Toroslar ve Antalya, gece saat 11 gibi Adrasan'da Kaptan Otel Macit'in yerine vardık. Geçen yıl konakladığımız bungalow bizim için ayrılmıştı. Tertemiz pırıl pırıl. Kırşehir'deki Temur Termal'in yanında Hilton :) Bu vesileyle Temur'un adı Hilton ile yanyana geçti ki, tarihi bir an olsa gerek :)
17 Ağustos Cumartesi gününe kadar çok güzel bir 6 gün geçirdik, yedik içtik yan gelip yattık..Adrasan'ın muhteşem bir denizi var yegane sorunu tüm çiftlerin çocuklu olması, bu ne demek sürekli bir gürültü, mızırdanma, arada dayak yiyen çocuk ağlamaları :)

Efendim sonuçta Cumartesi gece yarısı sabaha karşı 2'de İstanbul'a ve evimize vardık. Adrasan çıkışımız saat 13:30 idi, normal yoldan gitseydik saat en geç 10 gibi İstanbul'da olurduk ancak bu sefer Engin Bey'in daha güzel manzaralı bir yol olduğunu söylediği farklı bir rota tercih ettik, Kumluca oradan Finike ve oradan yayla yollarından Korkuteli sonrasında Afyon.. Yolumuz bayağı uzadı, manzara var mı? Var ama değer mi, bizce değmez :) Oraları da görmüş olduk.

Şimdi konu başlığımıza dönecek olursak :) eve geldik ve yoldan aldığımız şeftali ve üzümü dolaba yerleştirmek üzere Didem dolabı açtı ve dını nın dolapta iğrenç bir koku, ne oldu demeye kalmadı, elektrik kesintisinden kaynaklandığı anlaşıldı, neyse dayanılmaz kokuyu gidermek adına gece gece dolabı boşalttık, malzemelerin hepsini attık. Koku gitmedi tabii, bizde çok yorgun olduğumuzdan ertesi yarın deyip yattık. Ertesi gün öğleden sonra dolabı çalıştırmak mı doğru olur durdurmak mı bilemedik ve çağrı merkezini aradık. 4137702819 numara ile arıza kaydı açıldı. Çağrı merkezinde ki çocuk, bize servisin telefonunu da verdi MTA Elektronik Samsung servisi Bakırköy, neyse pazartesi sabahı servis için kaydımızın alındığını servisi arayıp konfirme ettirdim. Samsung servisin telefonlarını düşürmek zor, sürekli meşgule düşüyor, hattı düşürseniz hattayken beklemeden düşüyorsunuz.Samsung çağrı merkezini de arayıp orayla da sürekli görüşüyorum ki servis akşam işten sonra gelsin, bir gün içinde 20 kere servis şirketini ve en az 4 kez çağrı merkezini aradım, çağrı merkezindeki çocuklar iyi, iş onlara kalsa bitecek ama servis beni bilgilendirmek için bir kez dahi aramadı. En son aradığımda akşam 19:30'a kadar çalıştıklarını ve bana mutlaka gelineceği söylendi ama ne gelen var ne giden :) sinirimiz bozuldu tabii, evde otur saatlerce servis bekle, tenezzül edilip bir arayan olmasın. Ertesi gün yani bugün Samsung çağrı merkezini tekrar aradım ne oldu demek için sonrasında tekrar kayıt aldılar, servise haber verdik filan dediler :) Bu arada bende kendi kendime bu servisin bana gelmesi için ne kadar süre tanımlanmıştır, bu iş bu adamların keyfiyetine mi kalmıştır diye düşünürken, dur bir soruşturayım diyiphttp://www.tuketici.gov.tr/?wapp=genelmudurluk_tr&open=3 bu adresten alo 175 Tüketici Hakları telefonunu buldum, oradan Tuba Hanım ile görüştüm, sorunumu anlattım ve servis hizmetinin bana ne kadar sürede verilmesi gerektiğini yani ben servis kaydı açtırdığımda ne kadar sürede gelmeleri gerektiğini sordum. Kaydı açtıklarında gelmeleri gerekiyormuş, Samsung Genel Merkezi arayın dilerseniz dava açabilirsiniz dedi. Bunun üzerine Samsung Genel Merkezi aradım ve oradan Büşra Hanım ile görüştüm, sorunumu kendisine anlattım. Akabinde 15 dakika geçti geçmedi servis merkezinden Ömer Bey aradı ve konuyla ilgili ilk görüşmeyi yaptık. Bu akşam gelip bakacaklarını söylediler.
Bu tür bir durumda önce karbonatlı suyla dolabı silip sonrasında yanmamış mangal kömürünü kaselere koyup dolaba yerleştiriyormuşsun, 1 hafta bu şekilde boşta çalışıyormuş, sonrasında koku gidiyormuş. Ofisten bir arkadaşımda ekmek koymayı bir diğeri de demlenmiş çayın posasını koymayı önerdi. Du bakem ne olecek?





4 Ağustos 2013 Pazar

Taşınma faaliyetleri son

Yorucu bir sürecin sonuna geldik, tam istediğimiz gibi olmasa da başarılı bir yer değiştirme gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Yeni dairemizin önü çok açık, sabahtan akşama kadar güneş içerisinde :) yani aşırı sıcak, klimanın montajını yaptırdık, sanırım sadece salonu serinletebilecek. Bulunduğumuz kat çok yüksek olduğundan camları açtığımızda rüzgar çok oluyor. Birde nasılsa Türkcell ile bağlan hayata bu lokasyonda biraz zayıf, bu biraz problem olacak gibi. Yeni bir ev demek beraberinde bir çok da beklenmeyen maliyet demekmiş, bunu da öğrendik :)

1 Ağustos 2013 Perşembe

Ev taşıma faaliyetleri :)

Didem'im şirketteki arkadaşlarından aldığımız olumlu referanslar üzerine Yunus Nakliyat Mehmet Bey ile kontak kurduk. Ben internette biraz araştırma yapmış ve çeşitli şirketleri arayarak ortalama 700 lira fiyat almıştım.Mehmet Bey ile görüştüğümüzde, gideceğimiz yerin 13. kat olması dolayısıyla fiyatın en az 1200 lira olabileceğini söyledi. Pazarlıklar sonucu 1000 liraya anlaştık :) Böylece taşınmak için öngördüğümüz bütçede aşılmış oldu.. Neyse bugün sabah saat 09:00 da 2 kişi paketleme ve demonte işlemlerine başladılar. Tüm cam eşyaları ayrı ayrı paketleyip kolilere yerleştirdiler. Dolaplardaki giysileri özel kolilere astılar. Hiç bir şeye elimi dokunmadan ev paketlendi, yarında artık sorunsuz bir şekilde kırmadan dökmeden taşınırsak bende tüm tanıdıklarıma referans verebilirim.

30 Temmuz 2013 Salı

Yeni eve taşınma süreci ve elektrik,su ve doğalgaz aboneliklerinin transferi

Önce İSKİ'nin Haznedar'daki ofisine müracaat ettim, açıkcası korktuğum kadar problemli olmadı.1 adet nüfus cüzdanı , Dask ve Tapu fotokopilerini götürdüm mevcut sözleşmemi verdim, yeni yerdeki sayacın resmini çekmiştim bu şekliyle yeni eve aboneliğimi aktardılar.  162 lira güvence bedeli ödedim, 5 yıl önce ödediğim tutarı 1 hafta sonra bana geri ödeyebileceklerini söylediler.
Sonrasında elektrik idaresine gittim, iptal işlemini yaptılar, güvence bedelini 15 gün sonra alabilirsin, yeni abonelik için ilgili bölgeye başvur dediler :) İlgili bölgeye gidip 105 lira daha ödeyerek aboneliğimi başlattım.
İgdaş'ta işler biraz daha kolay oldu eski güvence bedelini yeni yere aktarıyorlarmış, birini iptal edip diğerini başlattılar. Gaz açma randevusu için arayacaklarmış, artık bekleyeceğiz :)
Ev telefonu aktarma işi de çok kolaylaşmış, telefon açıyorsunuz ve istediğiniz yere nakil yapıyorsunuz. Bazı şeyler ne kadar kolaylaştı, şaşırtıcı..
Teledünya aboneliğimizi aktarmak için ise tipik devlet uygulaması ile karşılaştık, abone merkezine gidip nakil müracaatı yapacaksınız dediler, oysa ki hiç bir anlamı yok.

Paraların veznelerden ödenmesi ise tamamıyla saçmalık, bankaya yatırın insanları işlerinden etmeyin dimi ama..

15 Haziran 2013 Cumartesi

Yeni ev alındı

Şiddetli olumsuzluklar ve sert tersliklerle mücadele ederek 14 Haziran Cuma saat 17:00 itibarı ile yeni dairemizin tapusunu elimize alabildik. Mutluyuz..

13 Haziran 2013 Perşembe

Ev satınalma süreci

6 Haziran'da yazdığım yazının üstünden 7 gün geçti, Akbank kredimizi 2 gün önce onayladı ve expertiz belirlendi, expertiz ertesi gün yani dün işlemlerini tamamladı ancak raporu bugüne kaldı. Eğer bugün rapor yetişir ise yarın kredi kullanımını gerçekleştireceğiz. Böylece pazartesi oluşması muhtemel kredi faiz oranı değişikliğinden etkilenmemeyi umuyoruz. Gezi parkında süren olayların ve ülke genelindeki protestoların yarattığı karışık ortamda her türlü olumsuzluğu beklemek gerekir. Bakalım exper bugün raporunu verebilirse yarın alacağımız evraklarla tapuya müracaat edeceğiz. Evi satınalacağımız kişi pilot olduğu için 20 Haziran'a kadar ülkede değil, bu gidişle 21 Haziran cuma günü ancak tapu devrini yapabileceğiz. Ne diyelim Mars etkisi sert :)


6 Haziran 2013 Perşembe

Yeni Ev

Uzun araştırmalar ve zorlayan mars etkisine rağmen istediğimize en yakın evi bulduk, kaporasını dün itibarı ile verdik. Hayırlısı olsun :) Yeni evimiz için kredi işlemlerini Akbank ile başlattık. Konut kredisi için İşbankası, Denizbank, Finansbank, Kuveyttürk ve DD Mortgage ile görüştük sonuçta 0,65 faiz oranı ile Akbank'ta karar kıldık. Bundan sonraki aşama kredi onayını bekleyeceğiz ve sonrasında expertiz raporu alınacak. Expertiz raporu için de 3 gün kadar beklemek gerekiyor, sanıyorum önümüzdeki hafta Cuma günü tapu işlemlerini tamamlamış olacağız.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

E5 hız sınırı uygulaması

70 km  hız sınırına uymaya çalışırken direksiyonda uykum geliyor, bari bu sınırı zaten uyan da olmadığına göre 90 km olarak yeniden düzenleseler..

29 Nisan 2013 Pazartesi

E5 karayolu'nda uygulanan 70 km hız limiti

İşe gidişlerimde hergün kullandığım E5 karayolunda uzun bir süredir 70 km hız limiti uygulanıyor. Hız limiti ile ilgili bu kurala uymak adına 70 km'yi geçmemeye çalışıyorum, ancak en son 27 Nisan Cumartesi eşimle birlikte Haliç köprüsü üzerinden Mecidiyeköy istikametine seyrederken başımıza gelen ve genel tutumu yansıtan durum beni ve muhtemelen benim gibi masum, kurallara uymaya çalışan diğer sürücüleri de çok rahatsız ediyordur. Orta şeritten seyrederken arkamdan gelen bir Doblo araç sürücüsü aracımın tamponuna kadar yaklaşıp tüm gücü ile kornaya bastı ve sonrasında büyük bir hiddetle aracının direksiyon hakimiyetini kaybetmek pahasına, ellerini direksiyondan bırakarak bana bağırdı. Bu esnada yol kenarında görev yapan trafik polisi arkadaşlar ne bu durumu gördü, ne de bu adamın aracının motorunu yakma pahasına gazlaması ile ilgilendi. Kameralar ile sürekli çekim yapılan bu bölgede yaşanılan bu hareket ve diğer sürücülerin ben 70 ile gitmeye çalışırken 100 - 140 km bandında seyretmesi mevcut kurallar çerçevesinde bir cezalandırma le sonuçlanması gerekir.
Ben işlenilen bu trafik suçlarının ve hız ihlallerinin cezalandırılmadığını düşünüyorum. Neden böyle düşünüyorum, çünkü eğer ki 343 TL olan hız limitinin %30 aşılması cezası bu trafik magandalarına düzenlense o zaman bu kişilerde trafik kurallarına hassasiyetle uyacaklardır. İstanbul'da gün olmasın ki tuhaf trafik ihlalleri ve bir diğerine sopa, bıçak, taş ve aklınıza gelen bilumum malzemelerle saldıran insan müsveddeleri görmeyeyim. Bir diğerini trafikte öldürenler ise sadece televizyonlardan duyduklarımız. Trafik sorunları ile ilgili acil çözüm bulunmalı, insanların hayvanlığa özenerek onları taklit etmesinin önlenmesi için acil tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirleri ilçelerde Belediyeler ve Kaymakamlıklar, il genelinde Valilik ve ülke genelinde Hükümet acilen almalıdır. Bu gidiş gidiş değil! Alınan kararlarında mutlaka en ciddi şekilde uygulanması ve uygulayıcıların takibi gerekmektedir. Bu işlerin düzeltilmesi halkın inisiyatifine bırakılmamalıdır.Çünkü İstanbul'da yaşayanların büyük çoğunluğunda bu kapasite yoktur. 
Sigara yasağı ile ilgili uygulamalar sona ermiş, örneğin Bahçelievler'de ana cadde üzerindeki bütün kafe ve pastahanelerde kapalı alanda sigara içilmesine göz yumulmaktadır. Şikayet mekanizması Türkiye gerçeğine uygun değil, siz birilerini şikayet ederseniz sonuçta ya darp edilirsiniz yahut öldürülürsünüz. Böyle bir durumla karşılaşmayı da kimse istemez. 

12 Nisan 2013 Cuma

Sigorta şirketi 0216 430 15 75

0216 430 15 75 numaralı telefondan ikinci kez telefon aldım, arıyorlar açarsam otomatik pilotta bekletip sonra bir sürü hikaye anlatıyorlar. Dün arayan çocuğa daha önce arandığımı ve bu konuşmaları yaptığımızı ancak sigortaya ihtiyacım olmadığını söyledim, yine de anlatmak istediğini söyledi, aynı şeyleri dinledim. Sonuçta yine sigorta satın almayacağımı bildirdim, kapattık. Kibarlıkla bu tür aramaları sonuna kadar dinlemeye çalışıyorum ama karşımdaki kurumun müşteriye/ potansiyel müşteriye/insana hiç saygısı olmadığını bir kez daha görmek dışında bir kazancım olmuyor. Gerçi bana ne anlatılırsa anlatılsın sonuna kadar pozitif dinleyip yine de satın almayabilirim, lakin can sıkıcı olan bu tür firmaların telefonlara ulaşması ve ısrarla sanki sizden alacaklı gibi sizi aramaları..Nefretten başka bir şey uyandırmıyor, bu tür şirketlerden bundan böyle telefon aldığımda bende telefonu açık bırakıp, sonrasında karşıdaki kişi konuşmaya başladığında yüzüne kapatacağım. Böylece yaptıkları saygısızlıkla ilgili ufak bir telekom faturası ve suratlarına kapatılma cezası vermiş olacağım.

Herkese sabırlar diliyorum ve bu tür sapıkça aramalara son verilmesi için gerekli olan kanuni düzenlemelerin yapılması dileğimi bir kez daha yineliyorum.

Avrupa Birliği Schengen vizesi anketi duyurusu

Takip etmekte olduğum bir blog'da gördüğüm Avrupa Birliği anket çalışmasına katılımınız vizelerin kaldırılması yada kısa süreli vizelerde kolaylık getirilmesi yönünde yardımcı olabilecektir. Lütfen katılınız


http://ec.europa.eu/yourvoice/ipm/forms/dispatch?form=VisaCommittee

23 Mart 2013 Cumartesi

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP)



Uluslararası Örgüt Künyesi
Örgütün Amacı:
WFP, doğal afetler, savaşlar veya sivil çatışmalar gibi nedenlerle ani açlığa maruz kalan halk kitlelerine insani amaçlarla gıda yardımı sağlamayı temel amacı olarak belirlemiştir.
Kuruluş Tarihi:
WFP 1961 yılında kurulmuştur.
Merkezi:
Roma – İtalya
WFP İcra Direktörü:
Ertharin Cousin
Üye Ülkeler:
Dünya Gıda Programı (WFP), BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile BM Genel Kurulu’nun kararları ile kurulmuş olduğundan, anılan iki örgütün üyesi olan ülkeler ile BM’nin diğer uzmanlık kuruluşlarının üyesi olan ülkeler WFP çalışmalarına katılabilmektedirler. Ancak WFP’da oy hakkı olan ülkeler İcra Kurulu’na üye olan 36 ülkedir. Anılan 36 ülke rotasyona tabidir. Ülkemiz hâlihazırda İcra Kurulu’na üye değildir.
Türkiye’nin Üyelik Durumu:
Türkiye, kuruluşundan itibaren WFP ile ilişki içinde olmuştur.
Örgütün Tarihi
Dünya Gıda Programı (WFP), BM Gıda ver Tarım Örgütü (FAO) ve BM Genel Kurulu’nun 1961 yılında kabul ettikleri paralel kararlar ile üç yıllık deneme süresi ile kurulmuştur. Üç yıllık deneme süresinin sonunda, çalışmalarının gerekliliğinin kabul görmesi üzerine, 6 Aralık 1965'te FAO Konferansı’nda ve 20 Aralık 1965'te de BM Genel Kurulu’nda alınan paralel kararlar uyarınca WFP, çok taraflı gıda yardımına ihtiyaç olduğu sürece faaliyet göstermek üzere süresiz olarak kurulmuştur.
WFP, BM Genel Sekreteri ve FAO Genel Direktörü tarafından atanan bir İcra Direktörü ile dört yardımcısı tarafından yönetilir. WFP İcra Direktörü'nün görev süresi 5 yıldır ve bir kez yenilenebilmektedir. WFP İcra Kurulu’nda 36 üye yer almakta olup bu üyeler Kurul’a listeler adına önerilerek ECOSOC ve FAO Konseyi tarafından seçilir. İcra kurulu yılda en az 3 defa toplanmaktadır.
Üye ülkeler kuruluşa yönelik yönlendirme çalışmalarını beş liste altında gerçekleştirirler: D listesinde ülkemizin de yer aldığı “donör” ülkeler yer alırken, genelde yardım alan ülkelerin bulunduğu diğer listelerden A listesinde Asya, B listesinde Afrika, C listesinde Latin Amerika ve E listesinde de Doğu Avrupa ülkeleri yer almaktadır.
Kuruluşun yardım kaynaklarını büyük ölçüde ülkelerin gönüllü katkıları oluşturmaktadır. Ancak son yıllarda WFP’nin özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından da önemli miktarda katkı sağlamaya çalıştığı gözlemlenmektedir. WFP mevcut durumda 78 ülkede açlıkla mücadele amacıyla programlar yürütmekte olup, anılan ülkelerin tam listesine ve yürütülen programlarla ilgili bilgilere http://www.wfp.org/countries internet adresinden ulaşılabilmektedir.
Türkiye’nin Örgüt’le İlişkileri
Ülkemiz WFP’nin İcra Kurulu (mevcut durumda ülkemiz Kurul’a üye olmayıp, gözlemci statüsündedir) çalışmalarına düzenli katılım sağlamaktadır. Ayrıca, donör ülkeleri kapsayan D listesi grubu üyesi olarak, anılan grubun çalışmaları takip edilmektedir.
Ülkemizin kuruluş bütçesine yaptığı katkının yanı sıra Türkiye’nin stratejik konumu çerçevesinde, gıda maddesi alımı ve taşıma konularındaki kapasitesi de kuruluş açısından önem arzetmektedir. Ülkemizin 2005-2010 yılları arasında kuruluşa yaptığı katkılar aşağıda sunulmuştur. Ülkemiz, 2010 itibariyle donör ülkeler arasında 37. sırada yer almıştır.
Yıllar
2005
2006
2007
2008
2009
2010
Katkı 
(Milyon ABD $)
3,05
1,20
3,05
4,10
2,43
2,00
P4P (Purchase for Progress) programı çerçevesinde gıda alımlarını gelişmekte olan ülkelerden yapmayı amaçlayan WFP, ülkemizden önemli miktarda gıda alımı yapmaktadır. Örneğin WFP 2010 yılında, toplam gıda alımlarının % 3,2’lik kısmına denk gelen 40,5 milyon ABD doları tutarındaki gıda alımını Türkiye’den yapmıştır. Kuruluş alım stratejisi çerçevesinde, tahıl ve bakliyatların yanı sıra, besin değeri yüksek ama taşıma kolaylığı ve maliyeti bakımından hacmi düşük ürünler (enerji bisküvisi gibi) ile çocukların sağlıklı beslenmesini sağlamaya yönelik ürünler üzerinde durmaktadır.
Karşılıklı ilişkiler çerçevesinde, WFP ülkemiz ile çok yıllık bir İşbirliği Anlaşması (mutabakat Zaptı) imzalamayı ve ilişkileri bu çerçevede şekillendirmeyi önermiş olup, anılan anlaşmaya ilişkin değerlendirmeler devam etmektedir.
WFP ile ülkemiz asındaki ilişkileri daha fazla geliştirme potansiyeli bulunmaktadır. Bu çerçevede, gelişmekte olan ülkelere insani yardım çalışmalarında yer alan kamu kuruluşlarımız ile sivil toplum kuruluşlarımız ve uluslararası taşımacılık yapan şirketlerimizin WFP ile işbirliği yapmaları imkân dâhilinde görülmektedir. Aynı şekilde özellikle gıda alanında çalışan kamu veya özel sektör kuruluşlarımızın sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde Birleşmiş Milletlere bağlı olarak faaliyet göstermekte olan WFP’nin bazı çalışmalarına sponsorluk yapmaları söz konusu olabilir.

Yazı orijinali T.C.Dış İşleri Bakanlığının aşağıdaki adresinde yer alıyor,alıntıdır.

8 Mart 2013 Cuma

0850 201 21 10

Bu telefon numarasından arandım, Peygamberimizin kutlu doğum haftası münasebeti ile .... gibi devam ediyordu ki kapattım. Ben bu işi anlamıyorum bu din iman sömürüsü nereye kadar sürecek, ne zamana kadar gerçek iman sahibi saf insanların dolandırılarak dinden soğutulması sessizce izlenecek. Yoksa bu insanlarımızın "aydınlanması " için gerekli sürecin bir aşaması mıdır?
Bu telefon numarasını tanımam, onlarda beni tanımazlar, hangi hakla benim telefonumu mesai saatleri içerisinde arayıp beni taciz ediyorlar? Devletin ilgili kurumları bu konuda vatandaşını nasıl koruyacak, nasıl bir  düzenleme yapılmış veya yapılması planlanıyor. Ben şikayetimi kime bildirmeliyim.
Türk insanına keriz muamelesi ne zaman son bulacak? Cevabı olmayan sorular...

Türk Telekom'dan aldığım internet hizmetini, sürekli arayıp taciz ettikleri için ve iyi hizmet sunamadıklarından iptal ettirdim. Sabit telefonu ise eşimin isteğiyle kapattırmadık. Dün ve önceki gün iki kez aradılar, efendim siz iyi bir müşterimizsiniz ve işte bu telefon hattı sizin hattınız...ee, sizin bu bağlılığınız sonucunda size özel bir teklifimiz var..Sizinde onaylamanız doğrultusunda elimizde bulunan kayıtlı adresinize bir adet avea hattı ücretsiz olarak göndereceğiz. Yani vatandaşa kafalarına göre avea hat satmaya çalışıyorlar, bunu da türk telekom abonesi olduğundan ötürü bir lütuf gibi sunmaya çalışıyorlar. Yazıklar olsun size..Sizin pazarlama anlayışınıza, sizin böyle pazarlama yapmanıza izin veren yetkili kurumlara..

25 Şubat 2013 Pazartesi

Ev alırken nelere dikkat edilmeli

Son bir kaç zamandır ev almak için çeşitli emlak danışmaları ile görüşüyoruz. Emlak danışmanı dediysem ülkemizdeki adı "emlakçı" olarak geçiyo,r ki bu iş tanımı da ülkemizde ki kanunların çeşitli eksiklikleri sonucunda bir nevi sizi kerizlemek isteyen insan durumuna dönüşüyor.
Neden böyle söylüyorum kısaca açaklamak isterim, görmeye gittiğimiz bir çok evde emlakçılar ortak çalışıyor. Aynı bölgede bir evin fiyatını 4 emlakçıdan farklı şekilde duyuyorsunuz, birisi 475 bin derken diğeri 460 - 455 ve 450 diyebiliyor. Burada söz edilen 5 ler beş lira değil 5 bin lira. Ama para sizin olunca onlar için bir anlam ifade etmiyor, sanki siz kazandığınız parayı gayri meşru işlerden kazanmışsınız gibi muameleye tabi tutuluyorsunuz. Paranız değersizleştiriliyor. Ev sahiplerinin evlerini satarken fiyatlandırma konusunda danışmanlığı da yine bu emlakçı arkadaşlar yaptığı için evin normalde edeceği bedel 400 - 420 arası olabilecek iken bu emlakçı arkadaşların gazı ile ev sahibinin satştan beklentisi 450 bin liralar seviyesine çıkarılıyor, Müşteriden tutturulabilen fiyata göre para telep ediliyor, eğer 450 üstüne satılabilirse bu alıcıdan insafsızca tahsil ediliyor beraberinde yine alıcıdan alınan komisyonda cabası. Siz siz olun ev alırken dikkatli olun, alacağınız evin tapu fotokopisini alarak belediye emlak müdürlüğünden durumunu sorgulayın. Depremde hasar olmuş mu, ev üzerinde herhangi bir sorun var mı?

Emlak simsarları ve oto simsarları ile ilişkilerinizde sizlere de sabır ve kolaylıklar diliyorum..

26 Ocak 2013 Cumartesi

Pi'nin yaşamı

Bugün 22:00 matinesine Marmara Forum'da gittik,3 boyutlu ve alt yazılıydı. Süper bir film olduğunu düşünüyorum, görseller harikaydı, konu tatmin edici ve sürükleyiciydi. İzlemeyenlere tavsiye ediyorum. Bu vesile ile de sinema için kişi başı 16 ve gözlük kiralama bedeli adı altında ilave 2 lira alınması bana biraz pahalı geldi, birde üstüne bir küçük pet şişe suya 2 lira almaları da tüy dikti. Demek ki neymiş; işletmecilerimiz ne kadar modernleşsede içinde bir yerde Topkapı otogarında otobüsteki garibanlara önce ikrammış gibi limonata içirip sonrada fahiş şekilde parasını tahsil eden bir kakalak var :)
Ne yapsan öz değişmiyor yani!